Elbette işin en zor yariı budur. İdeal kiloya geldiğinizde öncelikle çok dengeli bir beslenmeye yönelmeyi ve besinleri ayırt edebilmeyi öğrenmemiz gerekir. Hiçbir şekilde diyetin ilk 14 gününde kullanılan etler, yağlar vs. yendiğinde yanında karbonhidratlı, yani şeker ihtiva eden hiçbir madde yenmemelidir.
Örnek olarak bir öğünde et ızgara, yiyorsak, yanında ve yakınında, ekmek, pilav, makarna, patates, şekerli soslar, fazla soğan vs. yenmemelidir. Açıkça bu öğünü yiyip yanında sadece yeşil salatalar yenebilir ki bunun da yemek öncesi alınması gerektiğini daha önce belirtmiştim. Salatadan sonra biraz bekleyip doyasıya etinizi yiyebilirsiniz. İki üç saat geçmeden çay, kahve içmeyiniz. Yine bu sürede meyve vs. yemeyiniz. Bol su içiniz, bu tüm ihtiyaçlarınızı karşılar.
Diğer öğünde sadece karbonhidrat yemelisiniz. Ama onlara da ilk 14 gün yiyeceklerini bulaştırmayınız. Örnek bu akşam etsiz kuru fasulye,yanında az zeytinyağıyla yapılan pilav, serbest salata. Mide biraz inince biraz tatlı, çikolata vs. Bu kez bunlar bitmeden diğerlerinden yemek yok. Yine bu öğünde meyveler, elbette sindirimle ilgili tavsiyelerim geçerli. Bu arada fasulyenin suyunu, gaz yapar diye asla döküp posasını yemeyin. Yine makarnanın haşlama suyunu dökmeyin. Suyunu öyle bir koyun ki piştiğinde çekmiş olsun. Üstüne yağsız soslar, peynir vs. koyabilirsiniz. Tüm sebzeler, patates, börek, çiğ köfte serbest. Ancak unutulmamalıdır ki kilo almanın en büyük sebebi karbonhidrat olduğundan, bu tür tüketimde sınırlı davranmak gerekli. Sabahlan gerçek kepek ekmeği (ayrışmamış tam undan yapılan tam ekmek) tercih edilip, az yenmeli. Yanında zeytin, yağsız peynir ve sebzeler tercih edilmelidir.
Birinci aşamada az kilo verenler yukarıda anlattığım karbonhidratları daha az tercih etmelidir. Miktar olarak daha az yemelidir. Her insanın metabolizması ayrıdır. Bu yüzden kendimizi kontrol altında tutup, kilomuzu takip etmeliyiz. Eğer kilo çoğalıyorsa ona göte karbonhidrat kısılmalıdır. Tatlı, pasta vs. arada bir yenmelidir. Metabolizmamızı dinleyip, ne kadar karbonhidrata izin veriyorsa o kadar yemeliyiz. Bu arada öğün aralarında abartmadan meyve yemeliyiz. Özellikle elma, ama vitamin vs. kaygılarına kapılıp aşın meyve vs. yüklenmemeliyiz. Unutmayalım Allah’ın yarattığı tabiat sofrası cömerttir. Her şey mevcuttur. Ama biz içinden kendimize uygun olanı ve yetecek kadarını alalım. Nasıl ki bir mağazaya girdiğimizde, her türlü elbise olmasına rağmen biz kendi bedenimize uyanı ve belli bir miktarla alıyorsak, yiyeceklerde de öyle davranmalıyız. 50 beden giyen biri 56 beden veya 46 bedeni giyemezse, metabolizma da her önüne geleni yiyip tüketemez.
Bu diyete biraz alışıldığında artık bir yaşam biçimi oluşuyor. Damak lezzetleri değişip naturel hale geliyor. Örnek: Ben eskiden her şeyi; eti, peyniri ekmeksiz yiyemezdim. Şimdi ekmekle tat alamıyorum. Çünkü ne yersem yiyeyim ekmek tadı var. Oysa şimdi yalın olarak et, peynir her ne yiyorsam hissediyor, tadını alıyorum. Bozuk olursa hemen hissediyorum, hiçbir hazım problemi yaşamıyorum. Keza içeceklerde. Özellikle toplumumuzdaki çay çok yaygın. Ruslar yavaş yavaş votkadan vazgeçiyorlar, ama biz çayı daha da arttınyoruz. Ucuz ve kolay, ama bir işe yaramıyor. İçine şeker atılıp öyle çaylar içiliyor ki, tamamen zarar. Şeker olmasa asla içilmez. Halbuki gerçekte çay insanın ağzını burmaz ve altın renginde olur; şekersiz içtiğinizde keyif alırsınız, tadını daha iyi hissedersiniz.
Piyasadaki meyve sularında şekerden başka hiçbir vitamin olmadığını bir çok ilim adamı söylemekte. Kolanın zararları bilinmekte. Hal böyle iken naturel (tabii) içecekler tercih edilmeli ve şekerden, reçeller vs. den uzak durulmalıdır.
Aslında zor gibi görünen diyet gerçekte biraz alıştıktan sonra çok kolay ve keyiflidir. Ben bu kurallar içinde her şey yiyorum, ama iyi ve sağlıklıyım. Kolesterolüm vs. harika. İnşallah yapanlara da bir faydası olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder