KISIRLIK STERİLÎTE
Cinsel düzeyde bizim için karşı seksin var olması, ancak bizim vücudumuzun varlığına bağlıdır. Bu nedenle, cinsel organlardaki herhangi bir bozukluk, cinsel dünyanın yapısında derin değişmelere sebep olur. Bir örnek bunu anlamaya yardım edecektir. Eğer bacağımızı kırarsak, koltuğumuzla kapı arasındaki uzaklık, eskisinden çok başka bir anlam kazanacaktır.
Fizyolojik kaynakları belirlendiği ve kişisel, ailesel ve sosyal olmak üzere çeşitli düzeylerdeki sonuçları gün ışığına kavuştuğu halde, kısırlığın ne olduğu daha tam olarak bilinmemektedir. Çünkü, ister bilincine erişilsin, ister erişilmesin, kısırlık insan canlısını tüm varlığıyla içine alır.
Kısır bir yuva için dünya artık aynı görünüşte olamaz.Kısırlığın çok çeşitli nedenleri vardır. Her şeyden önce kısırlık söz konusu olabilmesi için bir çiftin en az 1 ile 3 yıl, sürekli ve normal evlilik ilişkilerine rağmen canlı çocuk sahibi olamamaları gerekir. Bir kadının, evliliğinin başından beri hiç çocuğu olmamışsa birincil kısırlık, bir ya da birkaç canlı çocuğun doğumundan sonra isteğe rağmen bir daha çocuk olmuyorsa ikincil kısırlıktan söz edilir.
Genellikle toplum içinde, kısırlığa % 10-12 oranında rastlanır. Ama, bu çiftlerin evlendikleri zamanki yaşlarıyla orantılı olarak yükselir. Örneğin 20-21 yaşlarında evlenmiş bir kadının kısır kalma ihtimali % 8 ise, 39-40 yaşlarında evlenmiş olanınki % 65-70 kadardır.
Kısırlık nedenlerini genellikle yalnız kadında aramak bir gelenek haline gelmiştir. Hatta bu yalmş davranış bazı vakalarda çok ileri götürülür ve erkek hiçbir muayene görmezken, kadın üzerinde çok kötü sonuçlar doğurabilecek metotlarla teşhis konmaya çalışılır. Oysa kısırlık sorununda erkeğin % 30-50 gibi büyük bir payı vardır. Ayrıca kısırlığı araştırmak için erkekte yapılacak incelemeler son derece basittir. Demek ki araştırmalara önce erkekten başlamak gerekir. Kadının muayenesine erkek normal bulunduğunda geçilmelidir.
En sık görülen kısırlık sebeplerinden biri, çiftlerden herhangi birindeki anormallik değil, cinsel ilişkilerdeki bozukluktur. Yani kısırlığı meydana getiren sebep ruhsaldır, çünkü organik ya da anatomik bir nedene bağlanamaz. Genellikle «mizaçlarda uygunsuzluk» deyimini kullanmak alışkanlık haline gelmiştir.Böylece de döllenmenin olamadığı ileri sürülür. Ya da çiftlerin birbirine aşkla bağlı olmadığı iddia edilir. Prensip olarak, kadınla er: kek arasındaki anlaşmazlık bir kısırlık sebebi’ değildir ve aşktan yoksun evlilik ilişkilerinde döllenme olayı az görülür diye bir kural yoktur. Bununla birlikte, yıllarca normal ama, kısır evlilik ilişkilerinden sonra kadının daha genç kişilerden gebe kalması mümkündür.
Orgazm olmadan gebe kalmanın çok mümkün hatta sık olduğu bilinir. Bununla birlikte psikanalizciler, kadın – doğum hekimleri ve anatomiciler bazı vakalarda gebelik için orgazmın vaz geçilmez bir durum olduğu düşüncesini savunur. Orgazm sırasında rahmin kasılmaları nedeniyle ağzını kapatan mukoza tıkacının yerinden fırladığı ve spermatozoidlerin rahim boşluğuna doğru emildiği ileri sürülmektedir.
Cinsel hayattaki ruhsal ya da psişik bozukluklar arasında kısırlık yapabilecek önemli bir sebep vajinanın ağrılı kasılmaları ya da vaginizm adı verilen durumdur. Bunun tedavisi de öncelikle psişik alana girer. Ama, kadın – doğum hekimlerince, vajinanın büzücü kaslarında yapılan genişletici ameliyatlar da bu tedaviye katkıda bulunmaktadır.
Ne çok kısa bir erkeklik organı, ne de çok uzun bir vagina genellikle bir kısırlık sebebi değildir. Çünkü usta bir çiftleşme şekliyle bu engel kolayca kaldırılabilir ve gebelik meydana gelebilir.
Yarıda kesilmiş temas sonuç olarak kadında kısırlık doğurabilir. Cinsel temasın birden kesilmesiyle, orgazma yaklaşan kadın artık boşalamaz olur ve cinsel organlarında, özellikle yumurtalıklarda aşırı kanlanma meydana gelir. Bu durum en sonunda sürekli bir hastalığa dönüşebilir. Böyle bir kısırlık da bütün uzmanlarca kabul edilmemektedir.
Kadınların gebelikten korunmak için kullandığı bazı cihazlar kısırlığa kadar varan iltihaplar yapabilir. Hatta vajina yıkamalarında bile, iltihabı önlemek amacıyla cihazın temizliğine dikkat etmek gerekir. Çok şükür ki vajina mikroplara karşı iyi direnmektedir. Yoksa erkeklik organının her girişinden sonra dezenfekte etmek gerekirdi. Çünkü en basit sağlık kurallarına bile uymayan birçok erkek vardır. Yapılan gözlemler, düzgün ve hatta sık cinsel ilişkide bulunan kadınlarca, cinsel organlarda iltihaba az rastlandığını ortaya koymuştur. Belki de erkeğin spermasında, aşağı yukarı penisilin kadar ya da onun yarı değerinde, mikroplara karşı koyan bazı maddeler vardır ve bu durumu açıklamaktadır.
Doğum yaptıktan sonra cinsel ilişkilerin çok çabuk ve çok sertlikle başlatılması bazan kadında dolaylı olarak kısırlığa götüren bozuklukların sebebi olabilir. Çünkü doğum sonrası, kadının cinsel organları kendini iltihaba karşı güç savunabilir.
Bazan birinci çocuktan sonra, çiftlerden hiçbiri görünüşte kısır olmadığı halde başka çocuk olmaz. Daha tartışmalı olmasına rağmen bu durum, aile içinde gerçekten kısırlığa sebep olan durummuş gibi gözükmektedir. O zaman spermatozoidlerle yumurtacıklar arasında, aşılardan sonra kazanılan bağışıklığa benzer bir uyuşmazlık, bir karşıtlık olduğu düşünülür. Spermatozoidler kadında yapılan bazı maddeler tarafından yavaş yavaş ortadan kaldırılır.
Şimdi de kadında ve erkekte organik ya da fonksiyonla ilgili olarak kısırlık yapan durumları inceleyelim. Kadında iki durum arasında bir ayırım yapmak söz konusudur. Ya kadın döllenmeyi engelleyen, yalnızca anatomik nedenler yüzünden kısırdır, ya da gebe kalabilir ama, çocuğu doğumuna kadar rahminde tutamaz.
Bu ikinci duruma sık olarak rastlanır. O zaman örneğin frengi gibi herhangi bir hastalığın kalıntıları olan birbirini izleyen yalancı doğumlar görülür. Eğer yalancı doğumlar gebeliğin ilerlemiş bir devresinde meydana gelirse, o zaman hekim nedenini ortaya çıkarabilir. Ama, birçok kadın, hatta farkında bile olmadıkları erken düşüklerden yakınır. Daha bol ve birkaç gün sonra gelen kanamalar her zaman için âdet görmeyle ilgili değildir. Bunlar rahmin şu ya da bu nedenle saklayamadığı döllenmiş yumurtanın dışarı atılışı olabilir.
Eğer 16, 17 hatta 20 yaşında bir kadında, bütün çabalara rağmen döllenme olmazsa, o kadının hemen kısır olduğunu düşünmemek gerekir. Bu yaşlarda normal âdetler cinsel organların olgunluk derecesine eriştiğini belirten kesin bulgular değildir.
Yaşama şekli ve özellikle beslenmenin kadın için büyük önemi vardır. Herkes düzenli bir beslenmenin organizma üzerinde başlıca etkiyi gösterdiğini ve sonuç olarak da cinsel fonksiyonları etkilediğini bildiği halde, bu alanda birçok yanlış yapılır. Vitamin eksikliği döllenmeye büyük ölçüde zarar verir. Çünkü yumurtalıkların çalışmasını ileri derecede bozar. Çeşitli besin alınmazsa, organizma gerekli olan vitaminleri yeteri kadar alamaz. Vücudun B ve C vitaminlerinden başka, döllenme vitamini olan E vitaminini de alması gerekir. Birçok ülkede beliren geçim sıkıntısıyla ve az beslenmeyle ilgili olarak gene çok sayıda kadında âdet yokluğu ortaya çıkmıştır.
Buna karşılık hiçbir zaman aşırı beslenme yoluna da gidilmemelidir. Çok yeme de aynı şekilde kötü etki yapar. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler aşırı beslenmenin, cinsel organların çalışmasında kısırlığa kadar giden bozukluklar yaptığını göstermiştir.
Sonuç olarak kadının sağlığına zararlı olan her şeyin onun döllenmesine de aynı şekilde zarar verdiği kesinlikle söylenebilir. Ayrıca bazı büyük illerde atmosferin ne genel sağlık, ne de kadının döllenme yeteneği için yararlı olmadığı görülür. Sinirleri yıpratıcı çalışma şartları, düzensiz yaşama, aşırı spor çalışmaları, temizlik kurallarına uymama, aşırı cinsel ilişkiler sağlığı bozarak aynı zamanda döllenmeye de zarar verir.
İç cinsel organların bazı anatomik bozuklukları sper-matozoidlerin rahim içine girmesini engelleyerek kısırlık doğurabilir. Örneğin rahimde sapmalar, durum değişiklikleri., tubalarm tıkalı olması bunlardandır. Bu bozuklukların birçoğunu masajlarla, rahim içine özel cihazlar yerleştirmekle ve daha karışık vakalarda ameliyatla düzeltmek mümkündür.
Kısırlık bazı bezlerin bozuklukları, özellikle tiroid bezinin, yumurtalıkların ya da böbreküstü bezinin fonksiyonundaki bozukluk yüzünden meydana gelir. Bu bozukluklar hormon tedavileriyle, eksik olan hormonu yerine koymakla giderilir. Bazan vagina salgılarında sper-matozoidleri öldüren aşırı asit bulunur. Bu durumu teşhis eden hekim alkali sıvılarla aşırı asitliği normale indirir.
Cinsel organların, rahmin, tubaların ya da yumurtalıkların iltihabı söz konusu olduğunda durum çok daha kötüdür. Çocukları olmasını istemeyen kadınların düşürmek amacıyla kullandığı metotlar da bu organların mukozalarında sıklıkla iltihaba sebep olur. Mukozalar gebelik sırasında özellikle duyarlı olduğundan iltihap çok çabuk yerleşir. Yalancı doğumdan hemen önce ve hemen sonra yapılan cinsel temaslar da aynı sonuçları doğurabilir.
Temiz olmayan âletlerle çocuk düşürmeye kalkmanın ne derece kötü etkiler yapacağı açıktır. Çok kere bazı bulaşıcı ve cinsel temasla geçen hastalıklar bu yolla taşınır. İltihabın varlığı zamanında ortaya çıkarılırsa antibiyotikler, sülfamidler ve kortizon gibi ilâçlarla, aynı şekilde sıcak, ışınlar, termal banyoları vb. ile tedavi etmek mümkündür. Ama, genellikle odaklar o kadar küçük ve zararsızdır ki kadında önemi} bozukluklara yol açmaz. Böylece iltihabın farkına varılmaz ama, kısırlık meydana gelir. İltihap ilerlemişse bazan organın çıkarılması gerekir. Eğer bu organ yumurtalıklar, tubalar vb. gibi döllenmeyle doğrudan doğruya ilgili bir organsa, o zaman iki taraflı çıkarılması kadını ölünceye kadar kısır bırakır. Günümüzde ameliyat tekniği çok gelişmiştir ve artık cerrah, özellikle yumurtalık olmak üzere hasta organın bir parçasını kurtarmayı başarmaktadır.
Kistler ve urlar gibi bazı başka kısırlık nedenlerinde de ameliyat zorunludur. Son zamanlarda, kısırlığın yumurtalık fonksiyonunun bozukluğuyla ilgili olduğu vakalarda X ışınlarıyla tedavi denenmiştir. Ama, bu organların ışınlara karşı duyarlığı farklı olduğundan, verilecek doz çok önemlidir. Belirli bir hasta için çok iyi olan doz, bir başkası için zararlı olabilir. X ışınları yumurtalıkları ve böylece de döllenme yeteneğini bozabilir ya da garip şekilli çocukların, doğmasına sebep olur. Sonuç olarak bu metodu çok kullanmamak gerekir.
Eğer kısırlığın nedeni belliyse genellikle tedavi etmek mümkündür. Kısırlığın sebebi erkek olduğunda tedavi güçtür. Bir ailede erkeğin dölleme yeteneğinde olmaması için çok sebep vardır. Bunlar öncelikle erkeklik gücündeki önemli bozukluklardır. Cinsel temas güçlükle yapılır, döllenme şansı da orantılı olarak azalır. Böyle vakalarda döllenmeyle ilgili organlar anatomik ve fizyolojik yönden sağlam olup bozukluk bunların eksik fonksiyonuna bağlıdır. Buna karşılık cinsel gücün eksik oluşu her zaman dölleme yeteneğinin sağlam olduğunu belertmez. Sperma üzerinde yapılan incelemeler erkekte kısırlığın, hatta gücün normal olduğu zamanlarda bile, ender olmadığını ortaya koymuştur.
Son yıllarda spermanın incelenmesinde ilerlemeler vardır. Ejakülasyon sıvısı miktar, renk, kıvam, tohum hücrelerinin sayısı, hareketliliği yönünden araştırılmıştır. Aynı şekilde hücrelerin ve spermatozoidlerin yapısını incelemek üzere, özel olarak boyanan ve mikroskop altma konan preparatlar hazırlanmaktadır. Birçok anormalliğin fark edilmesi bu şekilde olmuştur. Ayrıca testis dokusundan iğneyle parça almak şeklinde bir yola da başvurulur. İç salgı fonksiyonu olan bezlerin çalışıp çalışmadığını anlamak amacıyla çok karışık bazı idrar tahlilleri de yapılmaktadır.
Erkekte kısırlık başlıca iki sebepten ortaya çıkar: Ejakülasyonın dışarıya çıkmasını önleyen engeller ve spermanın yapısında ya da döllenmenin öteki unsurlarında bulunan bozukluklar. Eğer spermada yalnız ölü ya da döllenme için çok zayıf spermatozoidler varsa gene kısırlık ortaya çıkar.
Bu her iki grup anormallik de genellikle hipofiz, böbreküstü bezleri ve cinsel bezler gibi iç salgı bezlerinde bozukluğa sebep olan genel bir hastalığın sonucudur. Bu bozuklukları yapan hastalıklar arasında beynin ve omuriliğin organik hastalıklarım saymak gerekir. Bu hastalıkların döllenme foksiyonları üzerindeki etkisini anlamak için cinsel temasın fizyolojisini ve ereksiyonun cinsel merkezini düşünmek yeterlidir. Frenginin burada büyük rolü vardır. Beyin fonksiyonlarını ve özellikle beyin kabuğunu, yani bilinci saran hastalıklar bu gruba girer. Korku, uzun süren uyarılmalar, cinsel organlar düzeyinde anatomik bozukluklara yol açabilir. Bu nedenle, erkekte kısırlık söz konusu olan bütün vakalarda iyi bir sinir sistemi muayenesi zorunludur.
Yerel bozuklukların ya da erkek cinsel organlarındaki anormalliklerin döllenme bozukluklarından sorumlu olacağı bir gerçektir. Fimozisi olan erkeklerde idrarda çok miktarda spermaya rastlanır. Yalnızca mekanik bir olay nedeniyle, ejakülasyon sırasında sperma uretranın dış ağzına erişememekte ve idrar torbasına dökülmektedir. Genellikle bu çekilmeler yalnız katılaşma sırasında bir engel olarak ortaya çıkar. Penis yumuşakken idrarın boşalmasını engellemez ve güçleştirmez.
Erkeklik organında hipospadyas adı verilen doğuştan bir şekil bozukluğu olabilir. Burada uretra penisin ucuna kadar gelmez. Böylece ejakülasyon sırasında atılan sperma sıklıkla vajina dışına düşer ve döllenme olamaz.
Yerel hastalıklar arasında kısırlık yapan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: prostat urları, iltihapları, seminal keselerin iltihapları, epididimis iltihapları, testislerin iltihapı, frengi ya da veremi, vb… Çok bilinen hastalıklardan biri de kabakulak geçiren erkeklerde hastalık sonrası görülen testis iltihabıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder