31 Ocak 2008 Perşembe

KABAK ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI

Kabak çekirdeği kelimenin tam anlamıyla çebinizdeki doktor
- Lifi bol bir sebze olan kabak, bağırsakları tembel olanlar için tercih edilmesi gereken sebzelerdendir. Kabak sebzesi potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi madensel elementler içerir. Kabak bedeni temizler, sinirleri yatıştırır. Besin değerinin kaybolmaması için kabağın buğuda pişirilmesi önerilir.Kavrulan çekirdekler, diğer çekirdekler arasında en fazla besleyici ve lezzetli olanıdır.. Sarı-beyaz renkte bir kabuk içinde bulunan kabak çekirdekleri kabuksuz olarak da üretilir.
Kabak çeçirdeğinin faydaları
*Mineraller, esansiyel yağlar ve protein bakımından zengindir.
*Solucan düşürme özellikleri vardır. Şerit solucanları ve diğer solucanları iyi bir defedicidir.
*Çinko içeriği, kabak çekirdeğini genellikle erkek ve kadın verimliliği için özellikle önemli yapar.
*İyi huylu prostatı büyümüş erkeklerin prostatının büyümesini durdurmak için kullanılır.
*Mesane iltihabı veya idrar tutulması gibi ikinci derecede böbrek rahatsızlıklarında da kullanılır.
*Kabak çekirdeği, büyümüş prostat veya prostat kanserinin mesaneden idrar çıkışını engellediği zaman gelişebilecek idrar yolları zorluklarından kurtarır.
*Eskiden beri ev ilaçları olarak mide bulantılarında ve deniz tutmalarında da kullanılmıştır
Kabak çekirdeğinin hangi zenginlikleri var?
*Kabak çekirdeği, minerallerin mükemmel bir kaynağıdır.
*Bir bardağın ¼ ünü dolduracak kabak çekirdeği çinkonun tavsiye edilen günlük alımının %20 sini, magnezyum ve manganezin ise %50 sini sağlamaktadır.
* Bazı B vitaminlerini içerdiği gibi kemik sağlığı ve kan pıhtılaşması için ihtiyaç olan K vitaminini önemli bir miktarda da içermektedir.
* Yağ içeriğine gelince, kabak çekirdeği, hormon dengesi, beyin fonksiyonu ve cilt sağlığı için ihtiyaç olan omega 3 ve omega 6 esansiyel yağlarını birlikte almak için iyi bir kaynaktır.
Özellikle kimler yemelidir?
• Prostatı büyümüş kimseler
• Kısırlık veya hormonal dengesizliği olan kimseler
• Solucan ve tenya bulunan kimseler
• İdrar tutukluğu olan kimseler
• Mesane iltihabı olan kimseler
• Kemik erimesi olan kimseler Önerilen kullanma şartları ve miktarlar Kabak çekirdeği, çerez olarak yenebildiği gibi, musliye, salatalara veya fındık çekirdek kavurmalarına ilave edilerek te yenebilir. Günlük doz iki tatlı kaşığı veya 20-30 gr kadar olması uygundur. Sabah akşam devam edilir.
- Kabak Çekirdeği Erkeklerin Kemikleri için Koruyucudur Daha yaşlı erkekler için kemik erimesi (osteoporotik) büyük önem taşımaktadır. 50 yaşın üzerinde 8 erkekten birinde kemik erimesine rastlanmaktadır. 45-92 yaş arasına değişen yaşlarda 400 erkek üzerinde yapılan bir(American Journal of Clinical Nutrition) çalışmada düşük çinkolu diyetle, düşük kan seviyesi ile osteoporoz arasında bir korelasyon olduğu tespit edilmiştir. Kabak çekirdeği gibi çinko bakımından zengin bir diyetin prostat sağlığına yaptığı katkıya ek olarak kemik yoğunluğunun iyileştirilmesine de katkı sağlar Kabak Çekirdeğinin Mafsal İltihaplarında(artrit) Anti-enflamatuar Yararları Var Prof Dr.Ahmet Aydın
Kaynak:netten alıntı

GÜZEL VE GİZEMLİ GÖZLER İÇİN

Doğru makyaj ile daha alımlı ve çekici bakışlara kavuşabilirsiniz.
Önce Kaşlarla başlayalım: Kaşlarınızı alırken doğal çizgiyi izleyin ve kaşlarınızın arasından, altından ve gerekiyorsa üstünden alın. Size en çok hangi biçimin uyduğunu düşünün, kaşlarınız simetrik olmazsa diye çok kaygılanmayın. Öncelikle kaşlarınızı ters yönde kaş kaleminin fırçası ile sertçe fırçalayın. İkinci aşamada kalemle belirginleştirebilirsiniz. Doğal olamayacak kadar abartılı bir yay çizmeyin. Kaşlarınızın iç köşelerde biraz daha kalın olması, kaş kemiğine doğru incelerek ilerlemesi gereklidir. Ve üçüncü aşamada kaşlarınızı tekrar yumuşakça fırçalayın. Kaşlarınızı vurgulamak ve kusursuz bir biçime kavuşturmak için kaş kalemi veya küçük bir fırça yardımıyla koyu renkli, pudralı far sürün. Kaşlarınızı vurgularken saç renginizden biraz daha koyu bir renk seçin, ancak saçlarınızla kaşlarınız arasında yapay ve itici bir karşıtlık oluşturacak kadar da koyu bir renk kullanmayın.
Daha sonra Kirpikler:Göz kapaklarınızı lekelememek için maskarayı önce alt kirpiklerinize sürün. Üst kirpiklerinizi boyarken gözlerinizi iyice açın, çenenizi kaldırın ve çubuğu kirpiklerin kökünden başlayıp ucuna kadar, yana doğru ilerleyecek biçimde gezdirin. Böylece kirpiklerinizin tamamı kaplanmış olur. En çok siyah maskara beğeniliyor olsa da, insan yaşlandıkça ve cilt rengi değiştikçe siyah/kahverengi veya kahverengi maskara daha güzel görünmeye başlıyor. Eğer maskara çubuğuyla kirpiklerinizin köküne kadar inemiyorsanız, kök çevresinde maskara artıkları bırakmamak için o bölgeyi yumuşak ve siyah renkli bir göz kalemiyle boyayabilirsiniz. Maskara özellikle sarışınlarda kimi zaman çok ağır durabilir. Üst kirpikleri siyahla boyamak, alt kirpiklerdeyse kahverengi, mavi, hatta mürdüm maskara kullanmak kumrallarda bile çok iyi sonuç verir. Mavi maskara gözlerinizin aklarının daha beyaz görünmesini sağlar.
-Göz kalemi göz kalemini uygulamanın en kolay yolu, gözkapağını gerilene kadar yavaşça çekmek, ardından kalemi kirpik çizgisine koyduktan sonra gözkapağı boyunca ilerletmektir. Sıvı göz kalemleri canlı, belirgin bir çizgi verir. Çubuk biçiminde olan ürünleri kullanabileceğiniz gibi, ıslak farı çok küçük bir fırça yardımıyla da sürebilirsiniz. Daha yumuşak bir etki için gözlerinize kalem çektikten sonra çizgiyi parmağınızla veya bir pamuklu çubukla dağıtırsanız, buğulu ve çekici gözler elde edersiniz.
-Far Gözkapağına far sürmek kimi zaman çok zor olabilir, bu nedenle gözkapağının tamamında doğal, soluk renkli far kullanın. Bu şekilde oluşturacağınız pürüzsüz ve mat yüzeyin üstüne daha canlı renkleri uygulayabilirsiniz. Gözün biçimini düzeltirken dikkat edilecek ikinci konu, doğal ışığın kusursuz bir gözün çevresinde hangi noktaya vuracağını düşünmektir.
Göz biçimlerini düzeltmek için öneriler:
-Çukur Gözler: Gözkapağının tamamında uçuk bir far veya kapatıcı kullanın. Böylece açık renkli ve temiz bir gözkapağı yaratmış olursunuz. Maskarayı çok tutarak gözlerinizi vurgulayabilirsiniz.
-Sarkık Gözkapakları: Orta ile koyu arası bir far kullanarak, gözün dış kenarıyla iç kenarı arasındaki mesafenin dış kenara yakın üçte birlik kısmına denk gelen noktadan başlayıp kirpik çizgisinden kaş kemiğine kadar bir çizgi çekin. Sonra yumuşak bir fırça alarak rengi kaş kemiği boyunca, gözün iç köşesine doğru dağıtın. Gözün dış köşesine uçuk renkli bir far sürüp gözlerinizi iyice vurgulayarak makyajı tamamlayın.
-Çıkık Gözkapakları: Böyle gözlere karşıdan baktığınızda, gözden çok gözkapağı görürsünüz. Işığın vurduğu noktalara pastel gri/kahverengi tonda bir far sürerek yapay gölge yaratın, ardından kaş kemiğine açık renkli bir far sürüp kaşları öne çıkarın.
- Küçük Gözler: Gözü çepeçevre göz kalemi veya farla boyamak daha küçük gösterir. Dış kirpiklerin arasına süreceğiniz uçuk renkli bir far veya kapatıcı küçük gözleri büyütür. Maskara da benzer bir etki gösterir. Kusursuz bir göz çukuru çizgisi çekmek için, aynayı tam karşınıza alın ve üst gözkapağınızın arkasında bir fırça veya sünger kullanın. Böylece en doğal göz çevresini çizmiş olursunuz.
Gözün neresinde hangi rengi kullanacağınıza karar verirken temel kuralı unutmayın: Koyu renkler derinleştirir veya çukurlaştırır, açık renklerse sürüldükleri bölgeyi ortaya çıkarır. Dolayısıyla gözkapaklarına ve kaş kemiklerine açık renklerin, kirpik çizgilerine ve göz çevresine koyu renklerin kullanılmasında yarar vardır. Renk önerileri Yanlış veya doğru renk yoktur. Göz renginiz ne olursa olsun deney yapmaktan korkmayın. Karşıt renkler göz rengini ortaya çıkarır. Az ve öz kuralını unutmayın. Rengi azar azar ekleyin ve iyi karıştırın. Farınız az geldiğinde eklemek kolaydır, ama fazla geldiğinde silmek çok zordur.
-Mavi gözlere en çok gri, leylak ve pembe tonları yakışır. Alt kirpiklerde eflatun renkli bir çizgi çok çarpıcı görünecektir. Açık renkli gözlerle koyu renkli makyaj çok güzel bir karşıtlık oluşturur.Kahverengiler mavi gözleri vurgular.
Koyu renkli gözler, kahverengi, siyah, badem ve şeftali gibi doğal tonlarla daha iyi görünür. Siyah veya kahverengiyle krem renkleri arasındaki karşıtlık, ister çok delici, ister ağırbaşlı ve sakin gözler yaratmanız için size geniş bir aralık sunar. Eğer koyu renkli far kullanıyorsanız, elmacık kemiklerinize düşebilecek renk parçacıklarını tutması için gözünüzün hemen altına ışık geçiren bir pudra sürün. Bu parçacıkların fondöteni bozmadan silinmesi kolaydır.
Yaşlı ciltlerde, cildin dokusunu vurgulayan koyu farlardan uzak durun. Uçuk ve parlak renkler gözleri daha iyi gösterir
kaynak:netten alıntı

29 Ocak 2008 Salı

CİLT BAKIMI

Kış aylarında cildimiz çok fazla kurur ve çatlar
Yüz ve boyun dış etkenlerden çok fazla etkilenir. Yüzümüzün cilt yapısı elimizin cilt yapısına benzer. Fakat yüzümüzün cildinin elimizin cildine göre başka sorunları da vardır. Siyah noktalar, sivilceler, yağlanmalar veya kurumalar, kırışıklık gibi. Bunlar cildin gerçek ve en büyük düşmanıdır.
Herkes normal bir cilde sahip olmak ister. Fakat cilt ister normal, ister yağlı, ister kuru olsun asıl önemli olan cilt bakımını bilmek ve cildimizi korumaktır.
Cilt bakımında aşağıdaki maskeleri uygulayabilirsiniz.
Sabah Bakımı
İlk olarak sabah kalktığınızda su ve temizleme jeliyle cildinizi iyice yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın. Bir süre sonra yani cilt kuruduktan sonra tonikle temizleyin.toniğiniz yoksa gül suyu kullana bilirsiniz. Cildinizi temizledikten sonra mutlaka cildinize uygun bir nemlendirici krem sürün fakat cildiniz kuru dahi olsa kreminiz çok yağlı olmasın. Sabah yaptığınız bu basit cilt bakımı cildinizi ve boynunuzu gün boyu dış etkenlerden korur ve cildinize güzellik kazandırır.
Akşam Bakımı
Özellikle makyajlıysanız yüzünüzü ve boynunuzu önce temizleme jeliyle yıkayın, daha sonra tonik veya losyon, bunlar yoksa süt ile iyice silerek temizleyin. Yüzünüzde fondöten veya pudra artığı bırakmayın. Daha sonra cildinize sabah kullandığınızdan biraz daha yağlı bir nemlendirici krem sürün. Kreminizi cildinizin yapısına göre seçmeye özen gösterin.
Cildinize uyguladığınız sabah ve akşam bakımının yanında haftada bir kez uygulayabileceğiniz bazı doğal bakım yardımıyla da cilt bakımı yapabilirsiniz.
Cildinizdeki gözenekleri sıkılaştırmak için
2-3 yemek kaşığı kill ile 2 tane havucun suyunu karıştırıp yüzünüze sürün. 1 saat bekledikten sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.
1 litre maden suyuna 1 tutam lavanta çiçeği, 1 tutam ısırgan yaprağı, 1 tutam kırlangıç otu atıp 2 gün bekletin. Sonra bu su ile yüzünüzü silin. 30 dakika bekledikten sonra ılık su ile yüzünüzü yıkayın.
Cilde Parlaklık Vermek İçin
1 kaşık bal ile 1 yumurtanın akını iyice çırpıp yüzünüze sürün. 15 dakika bekledikten sonra avuç içlerinizi 4-5 kere yüzünüze bastırıp çekin. Daha sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.
Aynı miktarlarda avokado yağı, buğday yağı, saf zeytinyağı ve 2 yemek kaşığı balı iyice karıştırıp cildinize sürün. 10-15 dakika bekledikten sonra cildinizi ılık su ile yıkayın.

28 Ocak 2008 Pazartesi

CİLT KIRIŞIKLIĞINA KARŞI

Somon, tuna ve uskumru cilde ilaç gibi geliyor! Anti-aging uzmanı Dr. David Lubetkin, kırışıklıklardan korunmak için krem kullanmanın yetmeyeceğini ve bol bol uskumru, tuna ve somon gibi eti yağlı balıklar tüketmek gerektiğini söylüyor..
Amerika'nın önde gelen anti-aging uzmanlarından Dr. David Lubetkin,
Türkiye'ye geldi. Lubetkin, cildi kırışıklıklara teslim etmemek için yapılması gerekenler
hakkındaki sorularımızı yanıtladı:
*Cildi kırışıklıklardan korumak için kremler yeterli midir?
Cildi kremlerle sadece dıştan beslemek yeterli değildir. Dünyada yeni bir kozmetik trendi var.
Cildinizi artık hem içeriden, hem de dışarıdan beslemelisiniz. Yani cildiniz için uygun kremleri
kullanırken, aynı zamanda vitamin ve takviyelerle içeriden de destek vermelisiniz.
YALNIZCA HAPLAR YETMEZ!
* Cildi içeriden nasıl besleriz? Bunun için yeni çıkan ilaçlar var. Ancak desteği yalnızca
ilaçla almanıza gerek yok. Öncelikle beslenmenize önem verin. Bol su için. Balık, mönünüzün
ayrılmaz parçası olsun. Eti yağlı balıklar seçin. Uskumru, somon, tuna gibi balıklar cildiniz için
ilaç gibidir.

*Bir gün yalnızca tek bir ilaçla kırışıklıklardan kurtulmak mümkün olabilir mi?
Kırışıklıkları yok eden bir ilaç henüz yok. Oluşmuş kırışıklığı bir ilaç içerek düzeltemezsiniz.
Ancak ilaçlarla ve tabii kremlerle kırışıklığın oluşma süresini uzatabilirsiniz. Kırışık önleyici kremlerin yanında tüm dünyada aynı zamanda hapları da çıkıyor. Bu haplarla da cildi beslemek ve kırışıklıkları azaltmak mümkün oluyor. Bu takviyeler sayesinde kırışıklıkların görünme sıklığı azalıyor.
BOL BOL GÜLÜMSEYİN!
*Estetik operasyon yaptırmadan, sadece kozmetik ürünler kullanılarak, oluşmuş kırışıklıklar giderilebilir mi?
Plastik cerrahinin yerini alamayız ancak kozmetiği doğru kullanarak estetik operasyon kadar başarılı sonuçlar alınabilir. Düzenli olarak kırışıklık önleyici kremler kullanırsanız, botoksa ihtiyacınız azalır. Eğer sigara içmezseniz,bol su içerseniz, bol sebze ve meyve yerseniz
estetik cerrahiye ihtiyacınız olmaz. Ayrıca haplardan da kullanarak, kırışıklık oluşumunu geciktirebilirsiniz.
* Cildimizde ilk neresi kırışır?
Cildimizde ilk göz kenarları ve alın kırışır. Bazen 20'li yaşlarda biri bile bu kırışıklıklardan edinebilir. Fazla gülen kişilerin cildi de çabuk kırışır.
* Yani mimiklerle gülmemek mi gerekiyor?
Hayır, aksine gülün çünkü gülünce mutlu olursunuz. Stres, serbest radikal oluşumunu
arttırır ve yaşlanmayı hızlandırır. Gülün ama aynı zamanda kremlerinizi ve haplarınızı da
düzenli olarak kullanmayı ihmal etmeyin. Aynaya bakın ve gözlerinizi kırıştırmadan gülmenin bir yolunu bulmaya çalışın. Çünkü gülmek aynı zamanda iyi bir kırışıklık önleyici ilaçtır. Çok gülen insanlar, kolay kolay yaşlanmaz.

27 Ocak 2008 Pazar

UYKUSUZLUK VE BİTKİSEL ÇÖZÜMÜ

Ömrümüzün üçte biri uykuda geçiyor ama insanoğlu hâlâ uykunun sırlarını çözmüş değil. Uyku, ya bir dinlenme, rahatlama aracı ya da günün verimli saatlerini alıp götüren bir zaman dilimi olarak tanımlanıyor.Uyku, vücudun yalnızca dinlendiği bir süreç değil. Uzmanlar uykuyu, “gün boyu yorulan ve yıpranan sinir sisteminin onarıma alındığı, gün içinde edinilen bilgilerin ayıklanıp depolandığı, dış uyaranlara açık ve bireyin gelişimi ile ilgili işlevsel bir süreç” olarak tanımlıyor.İdeal uyku süresi kişiden kişiye değişiyor.Uzmanlar uyku bozukluklarını uykusuzluk, uyurgezerlik, aşırı uyuma, uyku apnesi, karabasan ve gece terörü olarak sınıflandırıyor. Bunlardan birinin haftada 4-5 kez tekrarı, ciddi sorunların habercisi olarak görülüyor. Tam alınmamış bir uykudan sonra cildin solgun ve kuru olduğuna, göz altlarında mor halkalar oluştuğuna şahit oluruz. Uyku esnasında vücut hormon salgılarını dengeliyor, bağışıklık sistemi ile sindirim sistemi hızla çalışıyor ve cilt her gün atılması gereken ölü deriyi uyku esnasında atıyor.California Stanford Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre de ideal bir uyku hormonları dengeliyor ve bu durum kanserin de aralarında bulunduğu birçok hastalık riskini ortadan kaldırıyor.
Uykusuzluk,Uykuya dalma zorluğu, Kesntisiz uyumamak,Uykuyu almamak. Bu belirtiler tek tek veya hepsi bir arada görülebilir. Uyku bozuluğu olan kişiler, genellikle bu durumunun stresten kaynaklandığını belirtmeye yönelirler. Ama, stresin başlıca neden olarak görülmesi pek doğru değildir. Pek çok hastalığın uyku bozukluğuna yol açabileceğinin unutulmaması gerekir. Uykusuzluğun nedenlerinden bazıları
kalp hastalıkları, yüksek kan basıncı, burun tıkanıklığı, romatizma, sinirsel ve ruhsal hastalıklar, sindirim yetersizliğine bağlı sişkinlik ve gaz, astım ve horlama, Stres, kafein (çay, kahve, kolalı içecekler, bazı gazozlar, çikolata) alkol,düşük kan şekeri, hazımsızlık, akşam yemeğini geç yemek, aşırı yemek,hastalık, ağrılar,gerginlik,kabus görme korkusu (özellikle çocuklarda)çevre değişikliği, iklim değişiklikleri, uyku sırasında solunum durmaları, horlamak veya horlayanla birlikte uyumak, huzursuz bacaklar sendromu, uyku sırasında solunum durmaları, besin eksiklikleri, vardiyalı çalışma gibi nedenleri olabilir.
Sürekli kullanılan bazı ilaçlarda uyku bozukluğuna yol açabilir
. örneğin antibiyotikler, hormon preparatları , uyarıcılar ve hatta doğum kontrol hapları gibi. Aynı saatte yataktan kalkmak ve yatağa girmek pek çok sorunu ortadan kaldırabilir. Ölçüsü kaçırılan akşam yemeklerinden kaçınmak gerekir. Akşamları alınan fazla alkol ve içilen fazla sigara uyku düzenini bozabilir. Sağlıklı uyku için gerekli yatak odası ortamının hazırlanmasına özen gösterilmelidir. Yatak odası her gün uzunca bir süre havanadırılmalı, sıcaklığın fazla olmamasına dikkat edilmeli, hava kuru ise nemlendirilmeli, yatak tererince geniş ve sert olmalı, pamuklu çarşaflar kullanılmalı, odada eliktirikli ve elektronik aletler çalıştırılmamalıdır.
Akşam yemeğinde yatıştırıcı yiyecekler: Esmer pirinç-makarna, elenmemiş undan yapılmış ekmek, muz.

*Magnezyum içeren yiyecekler: Yeşil yapraklı sebzeler, badem, karides, ayçiçeği çekirdekleri, limon..
*B6 vitamini içeren yiyecekler: Karnabahar, lahana, brokoli, mercimek, kuşkonmaz, barbunya, Brüksel lahanası, soğan, tohumlar.
*Triptofan içeren yiyecekler: Muz, süt, hurma, fıstık, hindi eti.
*Marul : uykuya yardımcı olan güçlü maddeler içeriyor.
*Bitkisel çaylar: özellikle papatya
*Düzenli egzersiz
*Fazla kilolarınızı atmaya çalışın.
* Aşırı kilo solunum durması riskini artırabiliyor.
*Sağlıklı bir seks yaşamı daha iyi uyumanızı sağlar, unutmayın.
Doktor önermedikçe tüm uyku giderici ilaçlardan ve uyuşturucudan sakının. Çünkü, bunlarla insanı felakete götüren, alışkanlık ve doz arttırmak gibi cehennem azabı veren bir kısırdöngü içine giriliyor. (Ciddi zehirlenmeler, depresyon vs.) Bu ilaçların çoğu hemen hemen hepsi serbert satılıyor. Onları içmeye yeltenmeyin, bir "dostunuzun" önerisiyle kullanmayın. Doktora baş vurun.
Bitkisel Öneriler
Kolayca uykuya dalabilmek ve aralıksız uyuyabilmek için, hiç bir zaralı olmayan bitki çaylarından yararlanabilir. bu çayların, bir veya yarım saat önce içilmesi doğru olur.
C vitamini, B3 ve B6 vitaminleri kalsiyum ve magnezyum eksikliği bu vitamin ve minerallerin uyku üzerindeki etkileri büyük.
Lavanta kokusunun yatıştırıcı etkisi var. Odanızda lavanta kokusu bulundurun veya yastığınıza lavanta yağı damlatın.
* Geceleri vücudunuzu gevşetin. Yatmadan önce sıcak bir duş alın. Veya küvetinizi sıcak suyla doldurun. Çeşitli yağlar damlatarak, kokulu sabunlar kullanarak en az yarım saat dinlenin
* Bir elmayı yavaş yavaş çiğnemek.
* Çok hafif demlenmiş ıhlamur çiçeği (Fincan başına 1 tutam); çok koyu olursa tam tersi etki yapar.1-2 dakika kaynatın.3 dakika demlendirin
* Bir kahve kaşığı taze marul suyu veya 1 fincan suya kaynatılmış 2 tutam sap ve yapraklarını atın.1-2 dakika kaynatın.5 dakika demlendirin.
* Nane çayı, yatmadan önce içildiğinde sinir sistemini rahatlatır.Bir Fincan suya kaynatılmış 2 tutam nane atın.1-2 dakika kaynatın.5 dakika demlendirin .**Romen papatyası çiçekleri, portakal çiçekleri,akdiken, çiçekleri,şerbetçiotu kozalağı ballıbaba yaprak ve çiçeği ,erkeçsakalı çiçekleri Seçeçeğiniz bir bitkiyi de aynı demleyip içebilirsiniz.
* Bir bardak sütün içine ince kıyılmış orta boy bir soğan eklenir ve kaynama derecesini aşmadan 10-15 dakika ısıtılır. Ilıklaşana kadar beklendikten sonra süzülür ve yatmadan önce içilir. Rahat bir uyku sağlar.
* Demlenmiş kuşburnu çiçekleri (Fincan başına 4 tutam) veya aynı bitkinin tohumları daha etkilidir. (Fincan başına iki tutam)
* Kaynamış yulaf samanı veya aynı tahılın bulguru Bir fincan kaynamış suya dört tutam koyun 1-2 dakika kaynatın .5 dakika demlendirin.
* Mayıs Papatyası çayına 1/4 oranında süt karıştırılır ve biraz bal ile tatlandırılır. Uyku Bozukluklarına etkilidir.
* Yulaf çayı gün boyunca 2-3 bardak içilebilir. Ama yalınızca yatmadan önce sıcak içilen 1 bardak çay da rahatlatıcıdır. Ayrıca yulaf tentürü de, yatmadan önce yarım bardak sıcak suya 2-3 çay kaşığı eklenerek içilir. Yulaflı içkiler bal ile tatlandırılır. Uyku Bozukluklarına etkilidir.
* Yatağa girmeden önce ıhlamur banyosu(5 tutam çiçeği), 2 tutam gelincik (çiçek ve döğülmüş kapsül) nane ,(yaprak) , 1 tutam papatya (çiçek) el ayak banyo suyana konur.içinde 5-10 dakika el veya ayaklar tutulur.Banyo sırasında hangi bitkiyle banyo yapıyorsak yine aynı bitkiden demlenmiş bir çay (fincan başına 1 tutam atılarak yapılır.).içilir.
* 2 tutam melisa,2 baş papatya,1 tutam turunç,1 tutam ıhlamur,1 tutam anason eşit miktarda karıştırılarak 1 litre suya 5 tutam atın.2-3 dakika kaynatın.Demlendirin banyo suyuna 1 çay bardağı atın.El ve ayak banyosu da yapabilirsiniz.
* 2 tutam ıhlamur,2 tutam adaçayı,1 tutam mine çiçeği,2 tutam ebegümeci,tutam turunç.eşit miktarda karıştırılarak 1 litre suya 5 tutam atın.2-3 dakika kaynatın.Demlendirin banyo suyuna 1 çay bardağı atın.El ve ayak banyosu da yapabilirsiniz
* İnce kıyılmış 4-5 dal dereotu 1 bardak kaynar suyla haşlanır 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Yatmadan önce içilir. İsteyen tatlandırılabilir, ama tatlandırılmadığından tadı dah iyidir.
*Binbirdelikotu çayı , ile yapılan 4-6 haftalık bir kür genel anlamda yatıştırıcıdır.Uyku Bozukluklarına etkilidir.Yatmadan önce 1 çay bardak çay içilmelidir.
* Yatmadan önce biraz anason çiğnendiğinde rahat bir uykuya geçilebilir.
* Rezene -frenk kimyonu-oğulotu eşit karışıından 1 tatlı kaşığı dolusu, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yatmadan önce biraz bal ile tatlandırarak içilir. Uyku bozuklukları için etkilidir.

SUNA DUMANKAYA'DAN GÖZ ALTI MORLUKLARINA ÖNERİLER

Suna dumankaya'dan gözaltı morluklarına öneriler
Gözaltı morlukları genetik yapıdan kaynaklanabileceği gibi, buna sağlık sorunu da sebep olabilir. O yüzden öncelikle bir doktora görünün. Morlukları hafifletmek için, birer çay kaşığı bal, limon suyu ve tuzsuz tereyağını karıştırıp, gün aşırı ince bir tabaka halinde sürün. 20 dakika bekletin. Haftada bir de kivi kabuklarının ıslak kısmını 15 dakika gözaltınızda tutun.
-1yumurta akı ile bir tatlı kaşığı Türk kahvesini karıştırın. Bunu gazlı beze sürüp, göz çevresine yerleştirin. Karışımı 20 dakika bekletin
-Bir patatesi rendeleyip, gazlı bez arasında beklet ve 30 dakika akşamları bir tatlı kaşığı bu rendeyi, eşit miktarda limon suyunu ve tatlı badem yağını karıştırıp, sür. Zamanla açılacaktır.
- Her akşam bir tatlı kaşığı limon suyu, bir tatlı kaşığı tatlı badem yağını karıştır ve sen göz çevrene sür. Biraz beklet ve yıka.
-Elma suyu ile kompres yaparak ya da zaman zaman kivi bekleterek morluklarınızı hafifletebilirsiniz.
-Taze inciri ortadan ikiye ayırın. Göz altınızın üzerinde 15 dakika bekletin. Ardından kuşburnunu çay gibi demleyip süzün. Pamuk yardımıyla göz çevrenize yavaş yavaş kompres yapın.

KİL İLE CİLDİNİZİ GÜZELLEŞTİRİN

Kil ile gelen cilt güzelliği
Cilt insanı güzelleştiriyor, saçlara canlılık veriyor ve yaralara iyi geldiği için pek çok kadın tarafından cilt bakımında tercih edilen maddeler arasında yer alıyor.
Herbalist İlhan Arslanyürek, doğadan elde edilen kilin silisyum, demir asidi, alüminyum, magnezyum gibi insan vücuduna yararlı maddeler ve mineraller içerdiğini söyledi. Kilin içinde barındırdığı maddeler nedeniyle cilde ve birçok rahatsızlığa iyi geldiğinin bilindiğini belirten Arslanyürek,

''kadınlar hem bir temizlik malzemesi olarak hemde güzelleşmek için kili kullanıyor. Kilin sivilceleri iyileştirici, saça canlılık verici ve kepeği önleyici özelliği var'' dedi. Arslanyürek, kadınların kili kimi zaman hamur halinde kimi zaman ise bir gün önceden ıslatarak suyunu kullandığını, kilin piyasaya yeni çıkan birçok kozmetik üründe de kullanıldığını belirtti. Kilin sadece güzellik ve temizlik için değil, cilt hastalıkları için de kullanıldığını belirten Arslanyürek, kili selülit, pişik ve ciltteki çeşitli yaralar için de kullananlar olduğunu da açıkladı.
kaynak:haber7

HAVUÇUN FAYDALARI

HAVUÇ:uzmanlar, havucun, süratle kan yapıcı, kuvvetlendirici, ishal kesici, peklik giderici, mide ve bağırsağın yakın dostu, safra akıtıcı, karaciğeri kuvvetlendirici ve yeri doldurulamayan bir sebze olduğunu söylüyor. Kansızlık halinde, sabah, öğle, akşam taze çıkarılmiş 1 çay bardağı havuç suyu içilmesi, suyu çıkarılamazsa ince rendelenmesi ve iyice çiğnenerek yenilmesi öneriliyor. Mide ve barsak kanamalarında da havuç suyunun çok faydalı olduğunu ifade eden uzmanlar, havucun, özel şekeri, A vitamini ve bol vitaminleri ile karaciğeri kuvvetlendirdiğini, ona rahatsızlığında kendi kendini tamir imkanı verdiğini, vücuttaki üre asidi, ürat tuzları, benzeri yorgunluk maddelerini, diğer zehirleri idrarla dışarı attığını vurguluyor
*A, C, B1 ve B2 vitaminlerince zengin bir ürün olan havuç, çiğ olarak ya da pişirilerek tüketilir.
*Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor.
*Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür.
*Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor.
*Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
* Mide ve bağırsak kanamalarını önler,
* Kansızlığı giderir,
*Anne sütünü arttırır,
*Yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir,
*İdrar ve bağırsak gazlarını söktürür,
* Ülserdeki şikayetleri giderir.
* Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
*Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi. .
kaynak:netten alıntı

25 Ocak 2008 Cuma

Cilt Besleyen Vitaminler ve Yumuşatıcı bitkiler

* Aldıkları besinlerde A vitamini eksikliği olan kişilerde deri çok kuru görünüşü sert ve pürtüklü ciddi durumlarda çok kalındır. Bu kişiler beslenmelerinde Muz Havuç, Kereviz, Lahana, Tere, Enginar, Maydanoz, Hindibağ, Domates gibi sebzelere ağırlık vermelidir.
* Deri soluksa B1-B2 vitaminlerin eksikliğidir. B2 vitaminin eksikliği yağlı çatlamış ve sivilceli ciltlerde anormal lekelerin oluşmasına neden olur. Kan dolaşımı iyi olmayan, kötü beslenen, her geçen gün zayıflayan kişilerinde ciltleri soluktur. Beslenmelerinde Arpa, Muz, Buğday tanesi, Lahana, Karaciğer, Bira mayası, Fındık, Ceviz, Soya filizine gıdalarında ağırlık vermelidir.
*Vitamin B5 kronik deri hastalıklarında çok önemlidir. İltahaplar ve dıştan gelen saldıralara karşı doğal savunmayı güçleştirir. Arı sütü, buğday tohumlarında, polende önemli ölçüde bulunur.
*Bütün deri hastalıklarında kan temizleyici ve yumuşatıcı bitkiler, enginar, melekotu, hindibağ, lahana, limon ağacı, tereotu, yabangülü, çilek, hatmi, lavanta çiçeği, oğulotu, nane, şalgam, soğan, ısırganotu, karahindibağ, gül, adaçayı, papatya, öküzgözü, hercai menekşe, soğan, mine çiçeği demlenerek çay olarak kullanın. Lapa olarak cildin üstüne uygulanır.
*Genel olarak kan temizleyici bitkiler: Gül, civanperçemi, dulavratotu, frenk maydanozu, lahana, oğulotu, ıspanak, şalgam, ceviz ağacı, böğürtlen, kekik, ısırganotu demlenmiş çay olarak için. Lapa olarak cilde sürerek te kullanabilirsiniz.
*Kırışık giderme konusunda kozmetik dünyasında en çok konuşulan yardımcı A vitamini ve C vitamini ve selenyumdur. Dengeli beslenme, spor ve su cilt sağlığı ve kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenmesinde önemlidir. Yapılan bazı çalışmalar kollagen yapımı üzerine etkileri nedeni ile C vitaminini de gündeme getirmiştir. Bazı çalışmalar C vitamininin, vücüdumuzdaki bağ doku denen, koruyucu doku katmanının korunmasında anahtar rolü oynadığını göstermiştir. Kollagen de bu dokunun bir elemanıdır. Kollagen sentezi için gereken sinyali C vitaminin oluşturduğu bilim adamları düşünmektedir. Cildin kurumaması, kırışıkların oluşumunu C vitamini yavaşlatır. Darbelere ve eziklere karşı derinin duyarlılığını artırır. Portakal ve Kuşburnu tanelerinde, turunçgiller, meyveler, yeşil yapraklı sebzeler, domates, karnabahar, patates ve biberler cilt için bol miktarda tüketilmelidir.
* Ciltte kırışıklıkların oluşumuna engel olan bir diğer vitamin E vitaminidir. Anti oksidan özelliği ile serbest radikalleri ortadan kaldırır. Bu tip ürünlerin güneşe çıkmadan değil de, güneşe maruz kaldıktan sonra uygulanması önerilmektedir. Güneşlendikten 8 saat sonra uygulanan E vitamini yağının, ciltteki zarardan cildi koruduğu ve şişme oluşumunu engellediği söylenmektedir. Ağız yolu ile alınan E vitamininin, cilt kırışıklıkları üzerine olan etkisi yeni çalışılan bir konudur. Ancak bu tip uygulamanın cildin daha sağlıklı olmasına ve ultraviyole zararlarından korunmada etkili olduğu bildirilmiştir. Vitamin E gibi etki gösteren bir başka mineralde selenyumdur. Toprakta bulunan bu mineral besinlerimiz yolu ile alınırlar. Özellikle soğan, sarmısak gibi yemeklerimizde sıklıkla kullanılan sebzeler yüksek miktarlarda selenyum içerir. En çok ton balığında vardır. 3 konserve kutu balıkta 100 mikrogram kadar yer alır. Bazı araştırıcılar iyi sonuçlar aldığını bildirmektedir.
Cildi etkileyen faktörler
*
Biriken toksinlerin etkisiyle, cilt oksijen alamaz, hücrelerin gelişimi ve yenilenmesi tehlikeye girer.
* Doğal etkiler, Yağ artıkları, Ter kalıntıları, Dış etkiler, Atmosferik kirler (Hava kirliliği, gazlar, sigara dumanı), Toz, Makyaj kalıntıları. Cildin kirlenmesine yol açar
*Cilt kırışıklıkları konusunda içki ve sigaranında çok etkisi vardır. Sigara içerdiği maddeler nedeni ile damarların büzülmesine ve kan akımının azalmasına neden olur. Ciltte tahrişlerine ve kurumalarına neden olurlar.
*Daha derinlerde kirler UV ışınların etkisiyle okside olabilirler ve serbest toksinlerin çıkmasını engellerler. Cildin derinine giden toksinler epidermanın bariyer tabakasının üzerine yayılır ve cilt hücrelerinin çalışmasını bozar. Cildi kirlerden oluşan toksinlerden temizlenmesi gereklidir.
*Barındırdığı çok geniş damar yapısı ve ter bezleri sayesinde vücut ısısının sabit tutulması gerekir.
* Ter gibi salgılarla vücutta bazı artık maddelerin birikmeden dışarı atılmasını sağlanması lazımdır.
* Vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminler ve minerallerin önemi büyüktür
* Cildin oluşturduğu pigmentlerin önemi büyüktür. UV (ultra viyole) ışınlarının olumsuz etkilerinden bizi korur

BAŞAĞRISINDAN KURTULMANIN YOLLARI

Çikolata: Doğal anti depresan özelliği vardır. Acı olanları, sütlülere oranla 2 kat fazla magnezyum ve demir içerir. Sinirleri gevşetici özelliği sayesinde, baş ağrısını dindirir.
Taze meyve: Baş ağrıları yiyeceklerle daha da artar. Bunun nedeni tuz ve katkı maddeleridir. Taze meyveleri tercih edin.
Yeşil sebze: Kurutulmuş meyve, yeşil sebze gibi yiyecekler, başınızdaki kasların rahatlamasını sağlayacaktır. Migren ağrısının başlamasına neden olan peynir, kahve, kırmızı şarap gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır.
Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde, doğal bir ağrı kesici görevi görür.
Nane: Nane çayı baş ağrılarını dindirmek için birebirdir. İçerdiği mentol ve menton doğal yağları sayesinde, başta mide olmak üzere tüm mideyi rahatlatma etkisine de sahiptir.

KEMİK ERİMESİ

Kalsiyum nedir?
Kalsiyum vücudumuzda en çok bulunan mineraldir. Yüzde 99'u kemik ve dişlerde, geri kalanı kaslar ve kanda depolanır. Kalsiyum kemik yapımı dışında, kas hareketleri, sinir sisteminin çalışması ve hormonların salgılanmasında kullanılır. Kalsiyumun vücut için önemi yaşla doğru orantıda artar. Eksikliği çok önemli ve yaygın bir sağlık sorunudur. Milyonlarca kişinin yeterince kalsiyum almadığı söylenebilir. Kalsiyum eksikliği neden olur,
Kemik erimesi nedir?
30-35 yaşlarına kadar kalsiyum kemiklerde depolanır ancak bundan sonra depolama durur ve tek kaynak gıdalarla alınan kalsiyum olur.Yeterince yemezseniz vücudunuz kullanacak kalsiyum bulamaz ve kemik yoğunluğu azalmaya başlar. Genç yaşlarda alınan kalsiyum depoların dolu olmasını sağlar. Sonuçta ileri yaşlarda yeterli derecede bulunmazsa, kemik erimesi (osteoporoz) başlar. Kemikler zayıflar ve içlerinde iğne başı gibi delikler oluşur.
KADINLAR DAHA RİSKLİ
Kemik erimesi olan milyonlarca insan vardır ve bunların yüzde 80'i kadındır. Osteoporoz kalça, omur, bilek veya leğen kemiği gibi yerlerde kırık olma riskini arttırır. Kemik erimesi eskiden sadece yaşlıların hastalığı olarak bilinirken günümüzde 12 yaşında çocuklarda bile ortaya çıkmaktadır.* Günlük kalsiyum ihtiyacımız ne kadardır? Her yaş grubu için ihtiyaç farklıdır. 6 aylığa kadar günde 210 mg., 12 aya kadar günde 270 mg., 1-3 yaş arası günde 500 mg., 4-8 yaş arası günde 800 mg., 9-18 yaş arası günde bin 300 mg., 19- 50 yaş arası günde bin mg. ve 50 yaş üzerinde günde bin 200 mg. kalsiyum alınmalıdır.
SÜT ÜRÜNÜ TÜKETİN
* Hangi gıdalarda daha çok kalsiyum vardır? Kalsiyumun çoğu süt ürünleri ile alınır. Hergün 2-3 porsiyon az yağlı veya yağsız süt ürünü tüketin. Eğer süt ürünlerinin sindiriminde sorun yaşanıyorsa, kalsiyum eklenmiş soya içecekleri veya müsli benzerleri, kalsiyum içecekleri ve yeşillikler tüketilmelidir.Ancak vücutta kalsiyum emilimi yaşlandıkça azalır. Bu yüzden ileri yaşlarda D vitamini ile birlikte alınması önerilmektedir. Protein diyeti uygulayanlarda .
* Kimler risk altında? Menopoz sonrası kadınlar ve adet göremeyen kızlar risk altındadır. Süt ürünleri yemeyen vejetaryenler ve süte alerjisi olanlarda risk artar.
* Gıdalar dışında kalsiyum desteği ne zaman alınmalıdır? Yeterince kalsiyum içeren besinler tüketilmezse, ekstra destek gerekir. Piyasada bol miktarda preparat bulunmaktadır ve aralarında fark yoktur. Alınan miktar önemlidir. Birçoğuna magnezyum ve D vitamini de eklenmiştir. Kalsiyum tabletleri gaz, şişkinlik ve kabızlık yan etkisi yapabilir.Bunlar süt ürünleri ile beraber alınmamalı ve öğün aralarında yutulmalıdır. Son olarak hatırlatmak istediğim; vücudumuzun kalsiyumu belirli bir yaşa kadar depoladığı ve sonra dışarıdan almaya ihtiyaç duyduğudur. Bu yüzden çocukluk ve gençlik yıllarında depoları dolu tutmak, sağlığınız için faydalı olacaktır.
KAYNAK.netten alıntı

SAÇLARINIZIN ÇABUK UZAMASI İÇİN

Çinko ve Saç Sağlığı
Saçlarımızın dökülmesinin en büyük sebeblerinden biride sağlıksız ve dengesiz beslenmedir. Vücudumuza günlük ihtiyacının altında protein aldığımızda, saç telinin oluşumundan sorumlu hücrelerin üretimi azalır ve demir, çinko, selenyum, bakır, kalsiyum gibi oligoelement, aminoasit eksikliği saç dökülmesine neden olur.Çalışmalar çinko mineralinin 5-alfa redüktaz enziminin hareketini engellediğini, ayrıca testesteron ve DHT' nin hücrelerimizin resöptörlerine bağlanmalarını önlediğini göstermektedir. Böylece çinko, folikülleri DHT' den korurken bu hormanların atılımını da artırır.
Çinko eksikliğinde saç büyümesi yavaşlamakta ve yaygın saç dökülmesi görülebilmektedir.Parlak, dolgun saçlara sahip olmaya yardım eden çinko ayrıca güzel ve sağlıklı bir cilt için gerekli dokuların oluşumuna, tırnakların gelişimine önemli katkıda bulunur.Çinko açısından en zengin besinler deniz ürünleridir. Bunun yanı sıra yağsız kırmızı ette de bol miktarda çinko bulunur. Ayrıca mantar, ceviz, fındık, badem, bulgur, fasulye, bezelye gibi besinler de çinko minerali açısından son derece zengin besinlerdir.Doktorunuzun denetiminde çinko ihtiyacınızı kapsül yada hap olarak da karşılayabilirsiniz.
Temel Yağ Asitleri ve Kullanımı
Araştırmalar ve klinik deneyler, keten tohumu yağı, ay çiçek yağı, siyah kuşüzümü yağı (GLA: gama linolenik asit açısından zengindir), çuha çiçeği yağı ve soya yağında bulunanlar da dahil olmak üzere temel yağ asitlerinin, prostata zarar veren ve erkek tipi kelliğin oluşmasına katkıda bulunan süreçlere karşı etkili olduğunu ortaya koymuştur. Temel yağ asitleri, linoleik, linolenik ve araşidonik asitleri kapsar. Bunlardan birini ya da daha fazlasını içinde bulunduran yağlar sık sık diyetimizde yer almalıdırlar.
Temel Yağ Asitlerinin KullanımıYukarıdaki yağların birinden günde bir çay kaşığı almanız yeterlidir. Siyah kuş üzümü yağı ve çuha çiçeği yağı kapsüllerini kullanabilir ya da bir çay kaşığı ayçiçeği yağını, diğer malzemelerle birlikte salata ya da diğer yiyeceklere ekleyebilirsiniz. Bu şekilde tavsiye edilen dozu almış olursunuz.Diyetinizde yeterli miktarda GLA almak genellikle zordur. Sağlıklı bir cilde, saç ve tırnaklara sahip olmanızı sağladığı ve ilaçlar gibi yan etkilere neden olmaksızın iltihap Önlemede etkili olduğu için GLA önemli bir maddedir. Günde iki kere 500 mg.lık siyah kuş üzümü kapsülü alarak, altı-sekiz hafta içinde saçınızın dokusunda, yoğunluğunda ve kalitesinde gelişme görebilirsiniz
kaynak.netten

24 Ocak 2008 Perşembe

ŞALGAMIN FAYDALARI

ŞALGAM
Hafif acımsı-tatlımsı kökleri sebze olarak yenilen Şalgam'ı veren bitkisi, Turpgiller'dendir. 50-120 cm. kadar boylanabilen ve ülkemizde de yetiştirilen bitkinin birinci yılında kökü ve toprak üstü yeşil kısımları; ikinci yılında çiçek sapı, çiçekleri ve tohumları oluşur.Bitkinin sebze olarak değerlendirilen bölümü, şişkin kökleridir. Basık, yuvarlağımsı ya da uzun silindirik biçimlerde olan kökün sertçe etinin rengi beyaz ya da mavimtıraktır. Ama, kökün toprak yüzeyine yakın kısmı kırmızı, mor, beyaz, sarı veya yeşil renklerde olabilir. Bitkinin oval biçimli yaprakları yeşil renkli, yaprak kenarları düz ya da testere gibi dişlidir.Şalgamın çiçek sapları 50-120 cm. kadar uzar. Erselik özellikli çiçekleri, parlak sarı ve bazen beyaz renkte olur. Tohumları lahananınkilere çok benzediğinden, satın alırken aldanmamaya dikkat edilmelidir. Şalgam, günümüzde hem insanlar hem de hayvanlar için üretilmektedir. İnsan yiyeceği olarak yetiştirilenleri yumuşak etli, hayvan yemi olanları ise sert etlidir. Şalgam, bazı çorba ve soslara katılır, yemeklerde garnitür olarak kullanılır. Bazı yörelerimizde suyu sevilerek içilir.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
*Şalgam, patates yaygınlaşana değin, büyük önem verilerek tüketilen bir sebzeydi.
*Şalgam,tüm Turpgiller gibi, bedenin kansere yakalanma rizikosunu en aza indirgeyen bir besindir. o
*Zengin potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürmektedir.
*İçerdiği zengin orandaki lifi sayesinde peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir. o *Bedene dinçlik sağlayan, mide ve siyatik ağrılarına iyi gelen bir besin olarak bilinmektedir.
*Şalgamın taş ve kum döktüğünü, bronşları boşalttığını, bol idrar söktürdüğünü uzmanlar, şalgamın yaprakları ince kıyılarak salata şeklinde yenirse yukarıdaki hastalıklara iyi geldiğini bildiriyor. Uzmanlar, şeker hastalarının da şalgam yiyebileceğini vurguluyor ve şalgam ne kadar çiğ yenirse o kadar faydalı olduğunu hatırlatıyor
KAYNAK:netten alıntı

23 Ocak 2008 Çarşamba

UNUTKANLIĞA İYİ GELEN BESİNLER

Unutkanlığı dert etmeyin
Zihin yorgunluğunu yenmek ve yüksek zekaya sahip olmakta beslenme çok önemli rol oynuyor. Ancak, şifalı bitkilerin de zekayı canlandırıcı etkileri var. Genelde yaşlılar için büyük bir sorun olan unutkanlık, artık gençlerde de görülüyor.
İki çeşit unutkanlık var.
*Birincisi basit unutkanlık, geriye dönüşü olan düzelebilen unutkanlık. Daha çok stres ve depresyonla oluşuyor.
*İkincisi ise kötü huylu unutkanlık. Hafıza kaybı, yani 'Alzheimer' hastalığı gibi beyindeki ağır hücre yıkımıyla ilgili oluşuyor. Beyindeki hücreler arası enerji transferinin bozulması, hücrelerin bilgileri kaydetme, tekrar çağırabilme, bilgileri depolayabilme ve özelliklerinin bozulması, unutkanlık olarak tanımlanıyor.
Hafıza gücünü artırmak için, vitamin almak, dengeli beslenmek, temiz havada egzersiz yapmanın yanı sıra bitkilerin şifalarından da yararlanmak mümkün.
* Kırmızı biber: İçerdiği bolca C vitamini sayesinde, uyarıcı etki göstermektedir. Özellikle acı olanı tercih edilmelidir. Dimağı kuvvetlendirici olmasının yanı sıra, soğuk algılındığında meydana gelen ağrıların giderilmesi için de iyi bir kaynaktır.
*Ceviz: Her gün bol miktarda ceviz yenilmesi, hafızayı canlı tutmaktadır. Görüntü olarak da beyni andıran bir özellik taşıması, dikkat çekicidir. Konsantrasyon güçlüğü için etkilidir.
*Üzüm: Özellikle kurutulmuş üzüm dimağı kuvvetlendirir. Sınav dönemlerinde öğrenciler için bulunmaz bir besin kaynağıdır. Unutkanlık için her gün yenilmelidir.
*Soğan: Sarımsak gibi, kan dolaşımını sağlayıcı ve kanı temizleyici etkiye sahiptir. Damarda tıkanıklık yapan maddelerin fonksiyonlarına engel olur. Beyinsel faaliyetleri artırır. Zihin yorgunluğuna iyi gelen soğan, adeta C vitamini deposu. Mikroplara karşı vücut direncini güçlendirirken, damar sertliği, grip, astım ve soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı vücudu koruyor. Böbreklerde taş ve kumların düşürülmesinde de önemli rol oynuyor.
*Buğday: Buğday unu; konsantrasyon bozuklukları ve ilgisizlik gibi durumlarda, dikkat eksikliğinde öğrencilerin yardımcısı olarak düşünülebilir. İçerdiği E vitamini sayesinde de hücrelerin yenilenmesinde rol oynar ve birçok minarelleri de içermektedir (B1, Ca, Mg, F, K, Fe, Zn, fosfatlar, vb.).
BİBERİYE ZİHİN AÇIYOR
*Biberiye: Dolaşım sistemini düzenleyici ve zihin açıcı etkisi bulunuyor.
*Karanfil: Çay gibi demlenip tatlandırılarak içildiğinde hafızayı kuvvetlendiriyor, zihni açıcı ve unutkanlığı geçirici etli gösteriyor. Bu çay, kalp çarpıntısına iyi geliyor. Ayrıca, dişleri kuvvetlendirici etkisi de var.
*Ahududu: Bahçelerde yetiştirilebilen bir bitkidir. İnsana zindelik verir. İyi bir zihinsel
yorgunluğu giderici özelliğe sahiptir.
*Kereviz: Unutkanlığı ve sinir yorgunluğunu giderir, idrar sökücü özelliği var. B vitamini, demir ve kireç içeren kereviz, böbrek taş ve kumlarının düşürülmesine yardım eder, kan ve süt yapar, karaciğeri temizler. Şeker, yüksek tansiyon ve romatizma da da faydalıdır.
kaynak.takvim

ZEYTİNYAĞININ FAYDALARI

Zeytinyağının faydaları saymakla bitmez
*Çocukların beyin gelişimini ve kemiklerinin güçlenmesini hızlandırır. Başta E vitamini olmak üzere A, D, K vitaminleri içerir. Bu vitaminlerin sayesinde hücrelerin yenilenmesinde doku ve organların yaşlanmasını geciktirmede etkilidir.
*Cildi besler, saçları korur. İçerdiği linoleik asit sayesinde anne sütünden kesilmiş bebeklere (4 -5 aydan sonra bir kaç damla) yağsız inek sütünekarıştırılarak verilir. Bebekler için doğal besin işlevi görür.
*Zeytinyağının en önemli özelliklerinden biride kalp ve damar hastalıkları üzerindeki olumlu etkisidir. Kalp krizi riskini azalttığı gözlenmiştir. Bir çorba kaşığı zeytinyağı 14 gr, 120 kalori içerir. Akdeniz ülkelerinde yaşayanların kalp krizi riskinin diğer ülkelere göre daha az olduğu görülmüştür
*Zayıflama diyetlerinde zeytinyağını öğünlerden çıkartmak son derece sakıncalıdır.
*Yine zeytinyağının bağırsak, idrar yolları, safra kesesi gastritin giderilmesinde de etkin olarak kullanılabilir.
Bunları Biliyor muydunuz ?
*Gençlik ve ergenlikte vücudun en çok kaliteli gıdaya ihtiyacı olduğu dönemdir ve zeytinyağ burada iyi bir tercihtir.
*Yaşlılıkta kalsiyum kaybını önlüyor, kemik erimesine engel oluyor.
*Hamilelikte, içinde bulunan yağ asitleri hücre ve sinir sisteminin oluşturulmasında çok önemli etkendir.Günde iki çorba kaşığı zeytinyağı tüketilmelidir..
*Sporcular için zeytinyağı çok önemlidir. Zeytinyağın içerisinde bulunan oleik asit kaslar tarafından en kolay yakılan ve en kolay hazmedilen yağdır.
*Ağızda çalkalandığında dişlerin beyaz kalmasını sağlar.
*Kanseri önlemedeki rolü:
The Archives of Internal Medicine dergisinde yayınlanan bir çalışma, yüksek oranda zeytinyağı tüketen kadınların göğüs kanserine yakalanma riskinin daha az olduğunu göstermiştir. New York'ta Buffalo Üniversitesi araştırmacılarının yürüttüğü ayrı bir çalışmada ise, zeytinyağı gibi bitkisel yağlarda bulunan bir madde olan ß-sitosterol'ün prostat kanser hücrelerinin oluşumunu engellemede yardımcı olabildiğini kanıtlamıştır. Araştırmacılar ß-sitosterol'ün hücrelerin bölünmemesi emrini veren hücre içi haberleşme sistemini güçlendirdiği, böylece hücre büyümesi kontrolsüz hale gelmeden kanserin engellenebileceği sonucuna varmışlardır. Oxford Üniversitesi'ndeki doktorlar tarafından yürütülen son araştırmada da,

*Zeytinyağının bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğe sahip olduğu belirlenmiştir. Doktorlar zeytinyağının bağırsak kanserinin başlamasını engellemek için midedeki asitle tepkimeye girdiğini keşfetmişlerdir..
*Tansiyon düşürücü: Archives of Internal Medicine dergisinin 27 Mart 2000 tarihli sayısında yayınlanan bir çalışma, zeytinyağının yüksek tansiyona olumlu etkisini bir kez daha vurgulamaktadır. Ayrıca zeytin ağacının yaprağı ile tansiyon düşürücü ilaçlar yapılmaktadır.
* İç organlara faydaları: Zeytinyağı mide asidini azaltarak mideyi gastrit ve ülser gibi hastalıklara karşı korur. Bunun yanı sıra safra salgısını harekete geçirerek, sindirimin en mükemmel hale gelmesini sağlar. Safra kesesinin boşalma işlemini düzenler ve safra taşı riskini azaltır. Ayrıca içindeki klor sayesinde de böbreğin çalışmasına yardımcı olur ve böylece vücudun atıklardan arınmasını kolaylaştırır. Bunların yanı sıra beyin damarlarının sağlığına da olumlu etkisi vardır.
*Yaşlanmayı önlemesi: Zeytinyağının içerdiği vitaminler, hücre yenileyici özelliklere sahip oldukları için, yaşlılık tedavisinde de kullanılır, cildi besler ve korurlar. Besinlerle beraber bedenimize "serbest radikal" denilen bazı maddeleri de alırız. Zeytinyağı, başta E vitamini olmak üzere, içerdiği çok sayıdaki antioksidan maddeyle bu zararlı maddelerin vücudumuzda neden olduğu tahribatı önler, hücrelerimizi yeniler, doku ve organlarımızın yaşlanmasını geciktirir.

*İşte zeytinyağını dıştan sürmekle elde edilen faydalardan bazıları:
• Cilde ve saça inanılmaz güzellik katar. Kuru cildi canlandırır, kırışıklıkları azaltır. Zeytinyağı cildi yumuşatır ve esnek, pürüzsüz bir görünüm verir.
• Zeytinyağı yorgun ayakları dinlendirir ve canlandırır. Zeytinyağının mükemmel yumuşatma ve nemlendirme kapasitesi vardır. Çatlak ve kuru ayakları tedavide birebirdir.
• Zeytinyağı traş edilecek bölgeyi yumuşatma ve rahatlatmada birebirdir.
• Kurumuş ve çatlamış dudak için merhem olarak kullanılabilir.
• Saçtaki kepeği ve dökülmeyi engeller. Saçı parlatır.
• Tırnakları güzelleştirir ve güçlendirir.
• Zeytinyağı ile doğum çatlakları azaltılabilir.
• Emzirenler için en iyi göğüs ucu bakımı zeytinyağı ile yapılır.
kaynak:netten alıntıdır

22 Ocak 2008 Salı

GRİPTEN KURTULMANIN YOLLARI

Kış aylarında hemen hemen herkes grip olur.Grip'ten kurtulmak için ise
Bazı gıdalar var ki hastayken onların sofranızda bulunması iyileşme sürecinizi de etkileyebiliyor. Eğer gripseniz, mönünüzde bir kase tavuk suyuna çorba, dolmalık yeşil biber, yaban mersini, hardal, yaban turpu ve kızılcığın olmasında yarar var
Grip tedavisi olurken hangi aşamada mutlaka ilaç kullanmak gerekir?
Grip bilindiği gibi standart antibiyotiklerin öldüremediği virüs denilen mikroorganizmalar ile ortaya çıkar. Bu nedenle hafif seyreden vakalarda sadece istirahat ve biraz destek ile vücudun hastalığı yenmesi beklenebilir. Gerekiyor ise basit ağrı kesici ateş düşürücüler ve konjesyon giderici ilaçlar ile destek yapılabilir. Fakat bu tedbirlere rağmen hastalık belirtileri azalmıyor ve genel durum kötüleşiyor ise bir doktora başvurup; 'onun belirleyeceği ilaçları kullanma zamanı gelmiş' demektir.
Grip ve soğuk algınlığı tedavisi, genellikle belirtileri gidermeye yönelik ilaçlarla yapılıyor
Bizim kendi kendimize evde yapabileceğimiz bir şeyler yok mu?
Bunların başında grip ve soğuk algınlığında tedaviye ne zaman başlanması gerektiği gelir. İster inanın ister inanmayın; yaşadığınız o can sıkıcı belirtilerin bir kısmı, doğal iyileşme sürecinin bir işareti ve savunma sisteminin hastalıkla mücadele ettiğinin kanıtıdır. Meselâ ateş, bedeninizin mikropları normalden daha sıcak bir ortamda öldürmeye çalışması nedeniyledir. Normalden daha sıcak bir ortam mikropları öldüren proteinlerin kana daha çabuk ve etkili yayılmasını sağlar. Dolayısı ile orta dereceli bir ateşe bir iki gün tahammül ederseniz, daha çabuk iyileşirsiniz
İSTİRAHAT EN İYİ İLAÇGrip olan kişi daha sıcak bir ortamda mı kalmalı? Vücudu sıcak tutup istirahat etmek ona tüm enerjisini hastalıkla savaşmaya yöneltme fırsatı verir. Bir battaniyeyi üzerinize çekip yatmak yapacağınız en doğru harekettir. Bununla birlikte içeceğiniz sıcak içecekler tıkanıklıkların açılmasına yardımcı olur, susuz kalıp kurumanızı engeller, boğazınızı yumuşatır. Eğer burnunuz ve boğazınız tıkalıysa gece rahat bir uyku uyuyamazsınız. Papatya, nane ve kuşburnu gibi bir bitki ile hazırlanan çayın içine bir tatlı kaşığı bal katıp tatlandırın; eğer içki içiyorsanız dört çorba kaşığı konyak ekleyin, içmiyorsanız yarım limon sıkın. Bunu yatmadan önce sıcak olarak içmek sizi rahatlatacaktır. Bu içeceğin oda ısısına gelmiş halini gargara için de kullanabilirsiniz. Sıcak buharlı bir duş almakta üst solunum yollarını rahatlatarak, kaslarınızı gevşeterek iyileşmenize yardımcı olur.
SEVGİ DOLU BİR ÇORBA
Grip nedeniyle tıkalı olan bir burnu açmak için evde neler yapılabilir? En doğrusu sümkürürken bir burun deliğini tıkayıp diğerini fazla zorlamadan temizlemektir. Bunun yanında tuzlu su ile burnun temizlenmesi hem tıkanıklığı açar hem de virüs ya da bakterileri ortamdan uzaklaştırır. Tuzlu su şöyle hazırlanabilir; 1 su bardağı ılık suyun içine yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karbonat eklenir. Eritildikten sonra sıra ile her iki burun deliği bir damlalık veya burun pompası yardımı ile yıkanır.
Tavuk suyuyla yapılan çorba gerçekten grip için ilaç etkisi yapar mı?
Tavuk suyuna sıcak çorbanın grip tedavisindeki hikmeti sıcak olmasından, sulu olmasından, kolay sindirilebilmesinden, içinde bol miktarda değerli besinin bulunmasından gelir. Ama en önemlisi; annemiz ya da eşimiz tarafından o hastalık halinde en ihtiyaç duyduğumuz sevgi ve ilgiyle hazırlanmış olmasından gelir.
kaynak:sabah.com

SİNİRLİOT KANI TEMİZLİYOR

TAZE sinirliot yapraklarıyla hazırlanan şurup kan temizleyici etkiye sahiptir ve her öğünden önce kullanılmalıdır. Yetişkinler 1 yemek kaşığı alırken, çocuklar yarım tatlı kaşığı alabilir. Sinirliot şurubu 2 ayrı reçeteye göre hazırlanabilir:
1- İki avuç dolusu iyice yıkanmış taze sinirliot yaprağı, kıyma makinesinden geçirilir. Bu yaprak lapası biraz su eklenerek sulandırılır. 250 gr çiçek balı ve 300 gr ham şeker eklenir. Çok düşük ısıda sürekli karıştırılarak kaynama derecesine geldiğinde ocaktan indirilir. Yaprak, bal ve ham şekerden oluşan ağdalı şurup, kavanozlara aktarılır ve buzdolabında saklanır.
2- Yıkanmış sinirliot yaprakları bir çömleğin veya cam kabın dibine bir kat dizilir ve üstüne bir kat ham toz şeker serpildikten sonra yine bir kat yaprak dizilir. Kap dolana kadar bu işlem sürdürülür. Kap dolduktan sonra, besinlerin korunmasında kullanılan ince plastik folyolarla, hava almayacak biçimde ağzı iyice örtülür ve bahçeye gömülür. Üstü toprakla örtülmeden önce, kap bir tahta parçasıyla koruma altına alınır. Toprağın altındaki değişmeyen ısıda sinirliot-şeker karışımı mayalanmaya başlar. 8 hafta sonra kap topraktan çıkarılır, oluşan şurup kısaca kaynatılır ve soğuduktan sonra şişelere aktarılır

21 Ocak 2008 Pazartesi

ŞİFA VEREN BİTKİ ÇAYLARI

Kış aylarının vazgeçilmez içeceği şüpesizki çaydır.
Şifa veren bitki çayları

Nane çayı:, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane,
Nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konulur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanarak, sabaha kadar bırakılır.
Biberiye çayı: Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibidir. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi, ağır yemeklerden sonra içildiğinde de sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, baş ağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarına da birebirdir.
Rezene çayı: özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında, rezene çayı oldukça yararlıdır. Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz.
Hindiba çayı: Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba, iyi bir idrar söktürücüdür. Hindiba, karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının baş köşesine oturtması gereken otlardan biridir. Bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır.
köklerinden yapılan kahve, iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır.
Ihlamur: Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. kaynatmadan demleyerek yapılır
Yogi Çayı: Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.
Isırgan: Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir.
Kekik: Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor.
Zencefil: Ayurveda ve Çin Tıbbında 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıcı bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar.
Adaçayı: Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz.
sinameki :Memleketimizde çok kullanılan müshil ilâcıdır. Kolit ve spastik kabızlıkta kullanılmaz.
Elma: Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse ve öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.
Kuşburnu:Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor.
Melissa :Yapraklar yatıştırıcı, mîdevî, gaz söktürücü, terletici ve antiseptik etkilere sâhiptir. Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığına faydalıdır. Baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi şikayetleri keser. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende de faydalıdır. Daha çok çay hâlinde kullanılır
Papatya: Bir bardak sıcak suya 5 adet papatya ufalanıp koyulur 5-10 dakika demlenip içilir. Günde iki bardak yeterlidir.
Fesleğen: Bir bardak suya bir kahve kaşığı konup 10 dakika demleyip süzülür. Günde 2-3 bardak yeterlidir. Karanfil: Bir çay bardağı sıcak suya bir diş karanfil toz halinde dövülüp konur. Şeker koyup içilir.
kaynak:nettenalıntı

GÜL SUYU GÜL YAĞIYLA GELEN SAĞLIK VE GÜZELLİK

Gülün tedavi edici özellik taşıyan bir ilaç olduğunu ortaya çıkardı. Binlerce yıl gül yağı, gül suyu, gül şerbeti, gül reçeli, çeşitli hastalıklarda ilaç olarak kullanılmış ve büyük faydası görülmüş
Gül suyu:
-Ciltteki yaralanmalarda ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde büyük etkiye sahip.
-Serinletici ve ateş düşürücü özelliği bulunmakta.
-Kırışıklıklara karşı ve yaşlanma etkilerini geciktirici özelliği var.
-Tonik olarak kullanıldığında cildi gerginleştirir ve temizler
Gül yağı:
-Çağımızın hastalığı strese karşı iyi geliyor.
-Osmanlılar'da gül yağı psikolojik tedavilerde kullanılmış.
-Gül yağı ile baş ovulduğunda baş ağrılarına iyi geldiği gözlenmiş.
- Boğaz ve bademcik iltihaplarının giderilmesine yardımcı olur.
- Ellerinizin ve cildinizin güzelleşmesi için gül yağını badem yağıyla karıştırıp, kullanabilirsiniz".
-Antiseptik (mikrop öldürücü )olarak kullanılan gül yağı makyajı temizler, ciltteki doğum lekelerini alır. Alerjik ciltlere iyi gelir. Cilde canlılık kazandırır
Gül reçeli, şurubu ve şerbeti ise mide için bire bir. Hazımsızlıkta, karaciğer hastalıklarında gül reçelinin tedavi etkisi büyük.
kaynak :netten alıntı

19 Ocak 2008 Cumartesi

MEME KANSERİNE KARŞI SOYA FASULYESİ

Soya fasulyesinin çok yendiği Asya ülkelerinde meme kanserinin daha az görülmesi nedeniyle, bu maddenin meme kanseri riskini azalttığı ileri sürülüyor. Soya fasulyesi, vücudumuzda bulunan östrojen hormonuna benzeyen ve 'phyto östrojen' denilen bitkisel kaynaklı bir kimyasal madde içeriyor
Beslenme alışkanlıklarının kanser gelişimi ve kanserden korunmada etkili olduğu önemli bir gerçek. Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Bike Kocaoğlu, beslenme ve kanser arasındaki ilişkiye yönelik son araştırmalarla ilgili sorularımızı yanıtladı...
Beslenme ve kanserin ilişkisi nedir?
Kansere yol açan ve 'kanserojen' dediğimiz etkenlerden uzak kalarak, kanser gelişmesini önleyen besinlerden bol tüketerek, kanserden korunabiliriz.
Beslenme şeklinde kanser gelişme riskini artıran etkenler nelerdir?
Yağlı beslenmenin kanser gelişmesine neden olduğunu gösteren birçok çalışma var. Yağlı beslenmenin DNA'sı bozulmuş olan hücrenin çoğalmasını kolaylaştırdığı ileri sürülüyor. Ayrıca, alınan yağın vücutta yakılması sırasında bol miktarda serbest oksijen radikallerinin ortaya çıktığına ve bunların kanser gelişme riskini artırdığına inanılıyor. Özellikle sature yağlardan alınan yağların etkisinin daha fazla olduğu biliniyor. Bu nedenle sature yağları içeren kırmızı et ve tereyağı gibi hayvansal yağlardan uzak durulması öneriliyor.
Besinin pişirilme şekli önemli midir?
Eğer besinler tavada (yağda kızartma) veya ızgarada (közde) pişiriliyorsa, çok yüksek ısıda pişiriliyor demektir. Bu sırada ortaya çıkan bazı maddeler (heterosiklik) kanserojen etkenlerdir. Besinlerin sık sık bu şekilde pişirilerek yenmesi kanser riskini artırıyor. Özellikle kızartmada kullanılan yağların birkaç defa kullanılması bu riski daha da artırıyor. Zeytinyağı kızartmada kullanıldığında, diğer sıvı yağlara kıyasla daha az kanserojen etkisi olan serbest oksijen radikalleri ortaya çıkıyor. Bu nedenle kızartmada zeytinyağı öneriliyor. Besinlerin haşlanarak pişirilmesi ile bu sorun ortadan kalkıyor. Haşlama için kullanılan suyun içine birçok besleyici madde geçtiğinden, bu suyun dökülmemesi gerekiyor. Diğer bir yöntem de besinlerin buhar yoluyla pişirilmesi. Besinlerin pişirilmesi sırasında içerdiği antioksidan maddelerin korunması için en uygun yöntem olarak, buharda veya mikrodalga fırında pişirilmesi öneriliyor.
Besinin saklanma şekli önemli midir?
Taze sebze ve meyve bulunamadığında, donmuş gıdalar tercih edilir. Çünkü donmuş gıdalar hemen tazeyken dondurulduğu için besin özelliklerini korurlar. Donmuş gıdalar konserve yiyeceklere tercih edilmeli.
Beslenme şeklinde kanser gelişme riskini azaltan önlemler nelerdir?
Tahıllara, baklagillere, sebze ve meyvelere dayanan beslenmeyle kanser riskini azaltmak mümkün. Özellikle prostat, meme kanseri gibi hormon bağımlı kanserlerde bu tür beslenmenin kanseri önlediği biliniyor. DNA'da bozulmaya yol açan acetaldehit'in bu etkisini, bir B vitamini olan folat engelliyor. Şu halde alkol kullanan kadınların bol folat içeren diyetle beslenmeleri öneriliyor. Bu sayede meme kanseri risklerini, alkol kullanmayan kadınların seviyesine indirebiliyorlar. Folat; ıspanak, pazı, marul benzeri yeşil yapraklı sebzelerde, limon, portakal suyu gibi narenciyede, kuru fasulye, kuru bezelye gibi baklagillerde bol miktarda bulunuyor. Her gün bir bardak alkol alan kadınların diyetlerinde bu besinlerin bulunması, meme kanseri risklerinin artmasını önlüyor. Soya fasulyesi, vücudumuzda bulunan östrojen hormonuna benzeyen "phyto" östrojen dediğimiz bitkisel kaynaklı bir kimyasal madde içeriyor. Soya fasulyesinin çok yendiği Asya ülkelerinde meme kanserinin daha az görülmesi nedeniyle, bu maddenin meme kanseri riskini azalttığı ileri sürülüyor. Fakat bu görüşü destekleyen bilimsel bir çalışma bulunmuyor.

18 Ocak 2008 Cuma

CİLT PARLAKLIĞI İÇİN

A vitamini ciltte mucizeler yaratır, hücreleri yeniler. Gençlik vitamini olarak tanımlanan C vitamini cildi gergin ve dolgun gösterir. E vitamini yüzdeki ince çizgileri azaltır. Selenyum dokulara nefes aldırır. B-6'nın yeri cilt için her zaman çok özeldir. Yeşil çay ve soya fasulyesinin mucizevi etkisine ise diyecek yok.
Aldığımız veya kendimizi yoksun bıraktığımız tüm gıdalar; genetik yapımızdan hormon dengesine, cildin yağ ve nem oranından genel savunma sistemine, hafızamızdan gözlerimize, sindirim sorunlarından saç ve tırnaklarımıza, hatta duygularımıza, karakterimize kadar yansır. Hele cildimiz, gıdalara karşı öylesine duyarlıdır ki! Güzel, gergin ve ışıltılı bir cilt için bazı besinlerden ve besin takviyelerinden yararlanmak gayet akıllıcadır. Zaten kozmetik sanayi bunlardan adamakıllı yararlanıyor. Bugün size birçoğu cilde haricen de uygulanan bu besin takviyelerinden söz edeceğim.
Cilt dostu beslenme destekleri
Cildimizi geliştiren besinlerin en önde gelenleri, A-B-C-D-E-K vitaminleri, bakır, krom, çinko, demir, selenyum, magnezyum gibi mineraller, coenzim Q-10 enzimi, omega 3 ve omega 6 gibi temel yağ asitleridir. Daha birçok gıda gibi, likopen, yeşil çay ve soya fasulyesi de cildimizi koruyan ve geliştiren, son moda antioksidanlar arasında yer alırlar. Şimdi isterseniz, cildimizin penceresinden bakarak, bu notları biraz genişletelim.
A vitamini ve betakaroten
A vitamini, tek kelime ile ciltte mucizeler yaratır. Akneli veya güneşten hasar görmüş ciltler A vitamini ile tedavi edilir. Bu vitamin, hücre yenilenmesini sağlar, saçları ve mukoza dokusunu korur, yaraların hızla iyileşmesinde önemli bir rol oynar. A vitamini önemli bir antioksidan olduğu için vücudumuzun ve cildimizin enfeksiyonlara karşı direncini arttırır. Betakaroten, A vitamininin değişik bir formudur ve en az A vitamini kadar etkilidir. A vitamininde doz aşılırsa deri kalınlaşır ama betakarotenlerin böyle bir tehlikesi de yoktur.
B vitamini çok özel
Vücudumuzda B vitaminleri eksikliği olması, birçok başka sorunun yanı sıra, cilt sorunlarına da yol açar. Çünkü B kompleks vitaminleri hücresel gelişim için gerekli olan enzimlerin oluşmasına yardımcı olurlar. Genel sağlık için tüm B vitaminleri gereklidir. Ancak cildi korumaya gelince, B-6'nın yeri çok özeldir. Bu vitamin, enfeksiyonları yaratan kimyasalları etkisiz hale getirir. B-3, B-5 ise cildimizin nemini korurlar.
C vitamini 'Gençlik Vitamini'
C vitamini cildimizi gergin ve dolgun gösteren 'kollajen doku'nun oluşumunda birinci derecede etkilidir. Aynı zamanda çok güçlü bir antioksidandır. Tüm bu nedenlerle 'Gençlik Vitamini' olarak bilinir. C vitamini, yara ve yanıkların iyileşmesini hızlandırır, cildimize parlaklık ve yoğunluk kazandırır, kan pıhtılaşmasını ve morarmaları önler, E vitamininin etkisini arttırır, demir emilimini güçlendirir ve stresin üzerimizdeki etkilerini azaltır. Şeffaf ve genç bir cilt için C vitamini çok önemlidir. Birçok kremin içine 'anti-aging' amaçlı olarak C vitamini ilave edilir. Bu kremler son zamanlara kadar pek yararlı olmuyordu. Çünkü kullanılan vitamin molekülleri cilde nüfuz edemeyecek kadar büyüktü. Ama artık cildin emebileceği nitelikte kremler geliştirildi. Bunları her yaşta kullanabilirsiniz.
D vitamini D vitamininin kemik sağlığı için önemli olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ama daha fazlası da var. Çünkü D vitamini cildimiz için de gereklidir. Bu vitamin yaraların iyileşmesinde önemli bir rol oynar. D vitamini üretebilmek için biraz güneş ışığına ihtiyacımız var. Haftada 3 kez, 15 dakika kadar yüz, kol ve bacaklarımızı güneşe göstersek yeterlidir.
E vitamini
E vitamini çok etkili bir antioksidandır. C vitamini ve Selenyum ile birlikte alındığında etkisi artar. Bu vitamin hücre yenilenmesine yardımcı olur, yaşlanma sürecini geciktirir, ayrıca yaraların iyileşmesine katkıda bulunur.
E vitamini içeren kremler raflardaki yerini almadan önce, kadınlar gözaltlarına ve ciltlerinin kuru bölgelerine, E vitamini kapsüllerini açıp sürerlerdi. Yani bu vitaminin cildi güzelleştirdiği ve ince çizgileri azalttığı çok eskiden beri bilinir. Yüz kremlerinden vücut ve ayak kremlerine kadar, E vitamini katkılı birçok ürün bulabilirsiniz.
Selenyum
Selenyum, dokuların nefes almasını kolaylaştıran, cildin elastikiyetini arttıran, önemli bir antioksidandır. Aynı zamanda güneşten gelen UV ışınlarının zararlı etkilerini azaltır. E vitamini ile birlikte alındığında vücudumuzu toksinlerden korur. Öte yandan, cildimizi de çok etkileyen tiroid hormonunun etkin çalışmasını kolaylaştırır.
Bakır
Bakır peptid en etkili cilt yenileme ürünlerinden biri sayılır. Bu madde kollajen ve elastin üretimine yardımcı olan bir antioksidandır. Aynı zamanda cildimizi dolgun tutan başka maddelerin yapımına yardımcı olur. Bakır peptid kozmetikleri cildi hızla toparlar. Cildimizde hasar gören kolajen ve elastin'in yenilenmesini sağlar, daha sıkı ve pürüzsüz bir doku oluşmasına yardımcı olur.
Çinko
Azıcık çinko nelere kadirdir bir bilseniz! Vücutta 100 kadar enzimi harekete geçirir. Hücre yenilenmesi için gerekli olan genetik materyalin bir kısmını temin eder, A vitamininin kullanılmasını sağlar. Çinko cilt sorunlarında, özellikle aknede en etkin tedavilerden biridir. Cilde sıkılık ve gerginliğini veren kolajen ve elastin üretimine yardımcı olur, böylece zamansız kırışmayı önler.
Coenzyme Q-10
Son yıllarda kalp ve damar sistemini korumak için sıkça önerilen bu enzimin etki sistemi E vitaminine benzer. Anti aging yararları saymakla bitmez. Cilde haricen uygulandığında (ki bazı kremlerde var), cildin nem tutma yeteneği artar, kaz ayakları ve diğer ince kırışıklıklar azalır, yaşlılık lekeleri hafifler.
Popüler olanlar
Soyalı kremler cildin su tutma gücünü arttırıyor. İnce kırışıklıkların hafifletilmesinde etkili oluyor. Pişmiş domateste ise bol miktarda bulunan likopen, son derece etkili bir antioksidan. Cildimizi ne kadar antioksidanla beslersek, kalitesini o kadar arttırırız
Yeşil çay
Cilt bakımındaki son modalardan biri de yeşil çaydır. Arizona Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar, bu modayı doğrular nitelikte. Konsantre haldeki yeşil çay cilde sürüldüğünde güneş hasarlarını önlüyor. Ayrıca iltihaplanmaya karşı direnci arttırıyor, cildi yumuşatıyor. Yeşil çay maskesi gözaltı morluklarını hafifletiyor.
Soya fasulyesiSoya fasulyesinde bulunan genistein maddesinin, kolajen üretimine yardımcı olduğu biliniyor. Ayrıca soyalı kremler cildin su tutma gücünü arttırıyor. Böylece ince kırışıkların hafifletilmesinde yardımcı oluyor. Soyanın doğal partikülleri ışığın yansımasını engelleyerek cildin daha pürüzsüz görünmesini sağlıyor. Cildimize dost olan daha sayısız gıda ürünü sıralayabilirim size. Örneğin Likopen! Pişmiş domateste bol miktarda bulunan likopen, son derece etkili bir antioksidandır. Kuşkusuz cildimizi ne kadar fazla antioksidanla beslersek, kalitesini o kadar arttırabiliriz. Sonra hemen her ürüne girmiş olan aloe vera, gayet kailteli bir omega 6 yağ asidi içeren 'evening primrose oil', bal, zeytinyağı, avokado, şarap ve daha birçokları


Kaynak:Hürriyet

17 Ocak 2008 Perşembe

ELMA SİRKESİNİN FAYDALARI

Elma Sirkesi'nin mucizevi özellikleri arasında zayıflatma etkisi de bulunuyor .

Elma Sirkesi
* Cilt rahatsızlıkları, yaralanma, güneş yanığı,
* Baş ağrısı, mide rahatsızlığı,Kadın hastalıkları,
*Soğuk algınlığı ve ateşli hastalıkların tedavisinde
*Yıllardır yararları pek çok kişi tarafından bilenen Elma Sirkesi'nin son mucizesi ise zayıflatma özelliğinin bulunması.
* Elma Sirkesi düzenli kullanıldığında sindirime yardımcı olarak, kilo vermeyi kolaylaştırıyor. Sabahları kahvaltıda, içine 1-2 kaşık elma sirkesi ve 1 kaşık bal karıştırılmış bir bardak su, uygun bir rejimle birlikte kullanıldığında düzenli kilo kaybetmenizi sağlıyor.
SİRKENİN YARARLARI
* Antiseptik: Meyve ve sebzelerin elma sirkesi katılmış su ile yıkanması onların mikroplardan arınmasını sağlar. Ayrıca Bakteri ve mikropların barınmaması için mutfak ve banyolarınızda elma sirkeli su kullanmanız önerilir.
* Boğaz ağrısı: Anjin ve streptokok dahil olmak üzere tüm boğaz ağrılarında, 1 bardak suya katılan 1 kahve kaşığı elma sirkesi ile her saat başı yapılacak gargara rahatlatıcı bir çözüm olacaktır.
*Migren: Bir tasın içerisine eşit miktarda su ve elma sirkesi koyup kaynatın. Daha sonra altını kısarak yüzünüzü buhara tuttun. Bu şekilde 3 dakika kadar soluk almanız migren ağrılarının yok olmasını sağlayacaktır."
*Ayaklar: Ayaklarınız için bir leğene ayak bileklerinize kadar ılık su doldurun ve içine yarım şişe elma sirkesi ilave edin. Sabah ve akşam, en az 5 dakika, ayaklarınızı bu su içinde dinlendirin."
* Yorgunluk ve uykusuzluk: 1 litre suya 3 yemek kaşığı elma sirkesi ve bir fincan bal ilave edin. Her gece yatmadan önce 2 yemek kaşığı içeceğiniz bu karışımla uykusuzluğunuzun ve yorgunluğunuzun kaybolduğunu göreceksiniz."
*Kaşıntılar: Böcek ısırmalarına ve kurdeşene bağlı kaşıntılarda, arı sokmalarında ve cilt çatlaklarında sürülecek elma sirkesi rahatsızlığı ve acıyı giderecektir."
*Mide bulantısı: Mide bulantısının ve kusmanın önüne geçmenin yolu; ılık elma sirkesine bir bezi batırıp sonra sıkmak ve bu bezi midemizin üstüne yerleştirmektir. Bez soğudukça ılık bir bez ile işlem yeniden yapılmalı.
*Sivilceler: Sağlıklı bir cilt için banyo suyunuza biraz elma sirkesi ilave edin. Cildinizin yumuşadığını ve parladığını fark edeceksiniz. Sivilceler için, su ile seyreltilmiş elma sirkesiyle yüzünüzü silin ve durulayın. Elma sirkesi akneye neden olan mikropları öldürür.
*Kepeksiz saçlar: Saçınızı yıkadıktan sonra, durulama suyuna elma sirkesi ekleyin. Saçınız kepekten arınacak ve parlaklaşacak
* Varisler: Varislerin yol açtığı ağrıdan şikayetçiyseniz, sirkeli bir bezi, bacaklarınıza sarın ve 30 dakika bekletin. Otuz dakikalık süreyi bacaklarınızı yukarı kaldırarak geçirin. Bu işlemi sabah ve akşam tekrarlayın.
* Nasırlar: En bilinen yollardan biri bayat ekmeği elma sirkesine batırıp nasırlı bölgenin üzerine koymak ve gece boyunca orada muhafaza etmektir. Sabah kalktığınızda nasırın veya sertliğin kaybolmuş olduğunu göreceksiniz. Bir başka yol ise ılık suyun içine yarım bardak sirke koyup, yarım saat süre ile nasırlı bölgeyi bu suda bekletmek ve daha sonra bir havlu ile kurulayıp ponza taşı ile bölgeyi ovuştu
rmaktır.
KAYNAK:HÜRRİYET.COM

Popüler Yayınlar

Related Posts with Thumbnails
Pasta Tarifleri

Uyarı

Bu site yayınlanan sağlık ile ilgili bilgiler , ziyaretçilerini bilgilendirmek amacıyla yayınlanmaktadır. Burada yayınlanan yazıların tamamı bilgilendirme amaçlı olup, hiçbir şekilde hekim muayenesi ve konsültasyonunun yerine konulmamalı, hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Sağlığınızla ilgili acil durumlarda, bekleme süresi sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebileceği için, zaman geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı öneririz.
Genel Kişisel Web