25 Temmuz 2010 Pazar

Kadında İkincil Seks Karak­terleri


Kadında ikinc’il seks karak­terleri — Kadının vücut kıllanması daha az geli­şir. Koltuk altı kılları daha az gür ve sık, pubisin kıllı böl­gesi daha küçüktür. Göbek deliğine kadar uzanmaz ve pu-bisi üçgen şeklinde örter. Oysa erkekte kıllar göbek deli­ğine kadar sivri bir hat şeklinde devam eder. Dişi pubi-sinde kıllanma daha düzenlidir. Genç kızın boyu ortalama insan boyunun altında kalır. İskelet inceliğini korur. Yal­nız leğen kısmı erkeğe.oranla daha yaygın ve geniştir. Er­keğin tersine kadında omuzlar dar, kalçalar geniştir. İle­ride çocuğun beşiği olacak olan karın uyluğa oranla belir­li derecede uzundur. Ayakta durduğunda kadında bacak yarığı görülmez. Kemikler çok az genişler ve yüz küçük, burun kısa, çene dar ve alın alçak kalır.
Kadın vücudunun şekillerinin belirlenmesinde, deri :1e içinde olmak üzere etli kısımların üstünlüğü büyük rol oy­nar. Model olarak kadın vücudu erkeğinkinden daha yu­muşaktır. Kemikler, kas demetleri ve eklemler daha az belirlidir. Deri daha yumuşak, daha bükülgen ve daha az gözeneklidir. Dolu bir ense, yuvarlak omuzlar vb. kadm vücudunun özellikleridir.


Kadında kasların az gelişmesine karşılık yağ dokusu erkeğinkinden çok daha boldur. Kadının biçimli kıvrımla­rını yapan bu yağ dokusudur. Gırtlak az büyür ve bu ne­denle ses yüksek ve berrak, tıpkı bir çocuğunki gibi kalır. Saçlar uzar, oysa derinin geri kalan kısmı ayva tüylerini korur. Kılların yokluğuyla ilgili olarak kadın vücudunun derisi şeftalinin ince ve parlak kabuğunu andırır. Derialtı bezlerinin gelişmesiyle ilgili olarak kadın vücudu, çok es­ki zamanlardan beri erkekleri çeken ve baştan çıkaran bir koku yaymaktadır.

Karakteristik cinsel oluşumlar arasında kadında gö­ğüsler özel biyolojik bir anlam taşır. Bir yandan annelik organı olup çocuğun beslenmesine yarar, öte yandanken önemli ikincil seks karakteridir. Kadında meme bezi bulûğ çağı sırasında, erkekte de her iki meme başıyla belirlenen yerde gelişir. Erkek çocukta, gençte ve erişkinde meme başları yassı ve göğüse yapışıkken, genç kızda bulûğdan önce hafif bir yuvarlaklık çizmeye başlar. Bazan erkekte de gelişmiş bir göğse rastlanır. Böyle durumlarda bir hormon bozukluğu söz konusudur.
Meme bezinin kadın vücudunda çok zengin, hatta bel­ki de kişiden kişiye en çok farklılaşma gösteren bir olu­şum olması yalnızca anormal olayların çokluğuna bağlı değildir. Normal gelişmiş, görevini yerine getirmeye hazır bir meme bile en değişik şekillerde olabilir. Meme şekille­ri için birçok sınıflandırma vardır. Biz burada kadın göğ­sünün doğal gelişmesine en yakm olanlarını seçiyoruz :
a) — Çocuksu şekil. Meme başı küçük bir yuvarlak­lığın ortasında büyüdüğünde, bulûğ çağının başlangıcın­daki bir göğüsü hatırlatır.
b) — Düğme ya da konca devresi. Bir anlamda bu­lûğun ikinci devresine uyar. îyice belirlenmiş bir kabarık­lığın üstünde gene iyi gelişmiş bir meme başı ve onun çev­resinde de renkli bir bölge bulunur.
c) — Bulûğ çağı sonundaki genç kızın göğüs şeklini almış yuvarlak göğüs.
Bütün bu annelik fonksiyonlarını yerine getirmeye hazır şekiller meme bezleriyle ilgilidir. Bezler de, süt sal­gılanmasını doğuran iç salgı kaynaklı dürtülere bağlıdır. Anatomik olarak yukarıda belirttiğimiz her 3 göğüs şekli­nin de, az ya da çok olarak gelişmeleri tamamlanmamıştır. Göreve en elverişli ye ikincil seks karakteri olarak tam gelişmiş bir kadın göğsü şöyledir:
d) — Biraz basık, yuvarlak, öne doğru koni gibi uza­yan ya da toparlak, bulûğ çağının göğsünden gelişmiş bir göğüs. Dokular sıkı ve göğüs de aynı şekilde sıkı ve esnek, hatta sert ve gergindir.
Kadın çocuksu şartları yalnız fiziğinde değil, aynı zamanda karakterinde, ruh halinde de sürdürür. Eğer çocu­ğa benzer olarak kalmasaydı iyi bir anne olmayı başara­mayacaktı. Kadın çocuğun bütün duygularını anlar, oysa erkek fiziksel gelişimi ile çocuktan ve onun havasından uzaklaşır. Kadın tıpkı çocuk gibi yaratıcı olmaktan çok alıcı, kabul edici, mantıktan çok yumuşaklık ve şefkat içindedir. Aynı şekilde içgüdüleri de bilincinden daha geliş­miş ve uyanıktır. Hareket etmekten çok katlanmaya yat­kın, hükmetmekten çok emir altına girmeye hazırdır. Ka­dın ve anne olarak erkek ile çocuğun arasına yerleşmiştir. Bu nedenle ailenin merkezi olma ve gene ailenin bu kadar farklı kişileri arasındaki uyumu sağlama durumundadır.
Sonuç olarak ikincil seks karakterlerinin olma neden­lerini şöyle sıralayabiliriz:
1 — Bir kişinin cinsiyetini, hatta uzaktan ve tanın­mayacak bir kılığa girilse bile ayırdetmeyi sağlar.
2 — Bir kişinin olgun üreme hücreleri taşıyıp taşı­madığını, yani bulûğ çağına erişmemiş, evlenecek çağda ya da yaşlanmış olduğunu bildirir.
3 — Öteki cinste karşılıklı ve dayanılamayan bir çe­kicilik yaratır. Onları birbirinden ayırdettirir ve bu ayrı­lık bir mıknatıs gibi etki yapar.
Uyarılma duyumlar üzerine doğrudan doğruya bir etki ile ortaya çıkmaktadır: Görme ve işitme, aynı şekil

Erkekte ; Kısa saç, yüksek alın, sakal, geniş çene, büyük ağız, geniş omuzlar, güçlü kaslar, gelişmemiş göğüsler, kıllı vücut, yağ dokusu az deri, çökük karın, omuzlardan dar kalça, zengin kaslı uyluk, uzun bacaklar.
Kadında : Uzun saç, alçak alın, tüy­süz yüz, dar çene, küçük ağız, dar omuzlar, güçsüz kaslar, gelişmiş göğüsler, kılsız vücut, zengin yağ­lı deri, çıkık karın, geniş kalça, yağlı ve yuvarlak uyluk, kısa bacaklar.
Bir anlamda açlığın kardeşidir. Açlık kişinin korunmasını, cinsel dürtüyse soyun devamını sağlar. Her ikisi de kişi­nin en güçlü ve en zorlu içgüdüleridir.
Erkeğin cinsel dürtüsü kadınınkinden farklıdır. Er­kek üreme hücrelerini vermekte, oysa kadın bunları al­maktadır. Bu yüzden kadının cinsel dürtüsü ayrılık göste­rir. Erkeğin cinsel isteği hareketli ve ataktır. Üreme hüc­relerini sunmalıdır. Cinsel dürtüsü onu girişken kılar. Çevresine bakar ve kadınların ikincil seks karakterlerini dikkatle inceler. Kendi zevkine uygun bir eş seçtiği zaman onu izlemeye başlar.
Sürekli olarak yenilenen birçok üreme hücresi yüzün­den ilkel insan eş seçiminde çok titiz davranmamaktadır. Çokeşli evlilik prensibini güder ve cinsel değişikliği se­ver.
Şimdi de aynı katı kayırmazlıkla kadının portresini çizelim. Erkek üreme hücrelerini yayar, kadın da toplar şeklindeki basit formül, erkekle kadın arasındaki ve aynı zamanda erkeğin cinsel isteğiyle kadının cinsel dürtüsü arasındaki farkların bütün sırrını açıklamaktadır. Erkek elde etmek, kadınsa elde edilmek için türlü yollara başvu­rur. Erkek kuşatan orduya, kadınsa kaleye benzer. Erkek sürekli olarak mıknatısın üstüne giden iğne gibidir. Ka­dın görünüşte dinlenme halinde olan ama, gerçekte sürek­li olarak cinsel çekicilik ışınları yayan bir mıknatıstır. Tıpkı mıknatısın magnetik dalgalarla dolu olması gibi ka­dın da cinsiyetle doludur. O kadar ki cinsiyet onun ikinci dünyası olmuştur. Ama, gene tıpkı güneşin ışın verdiğini bilmemesi gibi, kadın da bunu bilmez.
Giysi sorununun kadın hayatının tam orta yerinde bu­lunması cinsel dürtüyle ilgilidir. Çünkü, artık çıplak olma­yan, uygarlığın örttüğü kadında giysi, en görünür ve en kesin ikincil seks karakteri olmaktadır. Onu bir saç tu­valetinin seçilmesinde düşündüren cinsel istektir. Gene cinsel dürtü onu pudra sürmeye, parfüm sürmeye, aynaya bakmaya ve el çantasında bir sürü şey taşımaya zorla­maktadır. Gerçek kadın her zaman için renklerin bilimin­den çok cinsel etkileriyle, çiçeklerin gruplandırılmasından çok, örneğin bir gülün yeni mantosunun rengine nasıl gideceğiyle ilgilenir. Evreni insan kalbi, özellikle erkek kal­bidir.
Bütün bunlara karşılık kadındaki cinsel dürtüyle er­keğin cinsel isteği arasında düzensizlik vardır. Çünkü cin­sel istek erkeği bir kadın bulmaya ve ona üreme hücreleri­ni aktarmaya zorlar. Bu yüzden üreme hücrelerinin aşırı dolması cinsel isteğini en şiddetli bir şekilde açığa vurdu­rur. Yani onu cinsel temasa iter. Buna karşılık cinsel dür­tü kadını ikincil seks karakterlerini erkeklerin bakışları­na sermeye yöneltir. Yani kadında cinsel dürtü bütün ben­likten kaynağını almaktadır. Üreme organlarına özgü kal­maz ve kadın, erkek gibi yalnız cinsel birleşmeyi hedef tutmaz. Kadının cinsel isteği daha genelleştirilmiş, daha arınmış ve erkeğinkinden daha soylu bir hale gelmiştir.
Kadının cinsel isteği sonuç olarak onu gebe bırakır. Bu yüzden kadın eylem değil, bütün ruhuyla sürekli ve de­ğişmeyen bir durum istemektedir. Erkek üreme hücreleri­ni boşalttıktan sonra işinin başına döner. Oysa kadın se­vilmek ister. Erkek cinsel teması hemen orada ya da bir­kaç saat içinde bitirmek isteğindedir. Oysa kadın evlen­mekte ayak direr. Bu ne acı bir uyumsuzluktur…
Kadınla erkek arasındaki bu farklılık ahlâkı ilgilen­dirmez. Erkek ahlâksız değildir. Tabiatın verdiği içgüdü­lere ayak uydurmaktan başka bir şey .yapmamaktadır. Üreme hücrelerini verdikten sonra onun görevi bitmiştir ve artık gidebilir. «İyi geceler, hayatım, çok güzel bir ge­ceydi, hoşça kal!» diyebilir. Daha kapıdan çıkarken yarın­ki ya da birkaç gün sonraki bir başka birleşmeyi düşün­mektedir. Bu sırada üreme hücreleri, kadının üreme yol­larını aşarak yumurtacığı aramaktadır. 9 ay kadar sonra, artık erkeğin geçirilen geceyi düşünmediği bir sırada ka­dın, yıllarca besleyeceği ve büyüteceği aşklarının meyva-sını dünyaya getirir.
İster istemez akla bir soru gelmektedir. Kadının ev­lenme projesine bu kadar direnerek bağlanmaya hakkı yok mudur? Erkek için cinsel birleşme ne derece maceraysa kadın için de o kadar sonuçları olan, geleceği hakkında karar veren bir durumdur. Cinsel hayatın çatışmaları, an­laşmazlıkları çoğu zaman kadın için acıdır. Bu çatışmala­rın büyük bir kısmı üreme görevlerinin ve bundan doğan cinsel tutumun farklarından ortaya çıkmaktadır.
Gene kadında erkekten farklı olarak bir sıkılma ve utanma duygusu vardır. Cinsel birleşmenin sonuçları ka­dın için çok önemli ve geleceğini etkileyici olduğundan, ta­biat onun kendini çabuk teslim etmesine engel olmaya ça­lışmıştır, îşte bu nedenle ortaya bir başka ikincil seks ka­rakteri, yani kadındaki utanç duygusu çıkmıştır. Tabiat bakire ve tecrübesiz bir genç kıza iki koruyucu baraj ver­miştir. Bunlardan biri fizik, ötekiyse moraldir. Himen ya da kızlık zarı fiziksel engeli, kadınlık utangaçlığı da mo­ral engeli meydana getirir. Baştan çıkmamış bir kadında cinsel yönden büyük bir ölçülülük vardır. Erkeğin ilk tek­lifini her zaman için reddedecektir. Ama, buna karşılık, evine döndüğünde mutlu ve gururlu olacaktır.
Ama, kızlık zarı gibi utangaçlık da aşılamayan bir ba­raj değildir. Daha çok yolu tıkayan bir engeldir. Erkeğin ciddî olduğunu ispatlaması ve engeli aşabilecek güçte ol­duğunu göstermesi gerekir. Gerçek bir erkek kadının ağırbaşlılığı karşısında geri çekilmeyecektir. Tam tersi karşılaştığı güç ve direnme ona, istediği kadının değerini gösterir. Onu elde etmek için savaşırken, ilk önce yalnız­ca cinsel olarak istediği kadının kişiliğini de anlamış olur. İşte bu andan başlamak üzere erkeğin cinsel isteğinin hayvansal yanı ikinci plana düşecek ve cinsel dürtüsü yüceleşecektir.

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Related Posts with Thumbnails
Pasta Tarifleri

Uyarı

Bu site yayınlanan sağlık ile ilgili bilgiler , ziyaretçilerini bilgilendirmek amacıyla yayınlanmaktadır. Burada yayınlanan yazıların tamamı bilgilendirme amaçlı olup, hiçbir şekilde hekim muayenesi ve konsültasyonunun yerine konulmamalı, hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Sağlığınızla ilgili acil durumlarda, bekleme süresi sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebileceği için, zaman geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı öneririz.
Genel Kişisel Web