25 Temmuz 2010 Pazar

Rahim Döl Yatağı ya da Uterus

Rahim, erkekteki prostat gibi içi boş, duvarları kaim ve kasıla­bilen bir organdır. Aşılanmış yumurtacığı içinde büyüten bu organdır. Önden arkaya basık ve tabam yukarıya, ke­sik tepesi ise aşağıya doğru olan bir koni şeklindedir. Böy­lece yassılaşmış bir armut ya da gene önden arkaya ba­sık bir bal kabağına benzetilebilir. Rahim arkadan, barsağın %on kısmı olan rektumla, önden de sidik torbasıyla komşuluk eder. Ortasının biraz altında bulunan bir darlık rahmi iki bölüme ayırır. Bunlardan birisi yukarıda kalan gövde, ötekisi de aşağıdaki boyun parçasıdır. En alt kat­ta rahmin vaginaya doğru ilerleyen vagina ağz% yer alır. Daha doğurmamış olan kadınlarda bu ağzın kenarları gam­ze şeklindedir. Âdet görme zamanlarında hafifçe açılırlar. Doğum yapmış olan kadınlarda bu dudaklar tam olarak açılır. Vakaların büyük bir kısmında, doğum sırasında ortaya çıkan yırtıklara da rastlanmaktadır.
Gebelik geçirmemiş olan erişkin kadınlarda rahmin uzunluğu 5, 5-6 santimdir. Bunun 3 santimi gövde, 2,5 san­timi boyun ve 0,5 santimi de darlık içindir. Gövde parçası­nın genişliği 4 santim, boyun parçasmmki ise 2,5 santim olup kalınlık her tarafta aynı olmak üzere ortalama 2,5-3 santim kadardır. Çok doğum yapmış kadınlarda uzunluk 6,5-7 santime erişebilir. Bunun da 5 santimi gövde için, 2 santimi boyun içindir. Ağırlığı 40-50 gram olan rahim, gene doğurmuş olan kadınlarda 60-70 grama kadar çık-, maktadır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz ve vagina parçası adını alan rahmin vaginaya bakan parçası, vagina duvarından de­ğirmi şeklinde bir çıkmazla yarılır. Bu çıkmaz, ön, arka ve iki yan çıkmazlar olarak 4 bölümden yapılıdır. Arkada bu­lunan çıkmaz ötekilerden daha derin olduğundan, vagina çıkmazı dendiğinde genellikle arka çıkmaz anlaşılır.
Rahim boyun parçasına doğru daraldığından, iç boş­luğu üçgen şeklinde olan bir organdır. Üçgenin en dar yeri boyun parçasmdadır. Buradan başlayarak genişler. Rahmin iç çepeleri mukozayla örtülü olup birbirine ha­fifçe değer. Bu nedenle, rahim boşluğu varlığı kabul edilen ama, görünüşte olmayan bir boşluktur. Ancak çeper­ler ayrıldığında boşluk görünür hale gelmektedir.
Boyun kanalının rahme açılan kısmına iç ağız, vagi-naya açılan kısmmaysa dış ağız adı verilir. Ama, tabiat, vaginadan uterus boşluğuna geçişi engellemektedir. Ra­him, içinde gelişen çocuğu her çeşit yasak dış müdahale­lerden korumaya çalışır. Bu nedenle iç ağız yalnız dar değil, aynı zamanda son derece duyarlıdır. Her dokunma, tıpkı nefes borusunun gerisinde gırtlağa dokunulduğunda olduğu gibi, şiddetli ağrı duyumu doğurur. İçeri girmek için yapılan sert denemeler yırtıklara sebep olabilmekte, gene bu denemeler sırasmda çoğu zaman öldürücü yaralar açılabilmektedir.
Buna karşılık rahmin dış ağzı aşağı yukarı tama­men duyarsızdır. Burada da, çocuğun geçişi sırasında son­radan iyileşen yırtıklar olmaktadır. Bu yaralar hekime ka­dının daha önceden bir ya da birden çok doğum yaptığını gösteren belirtilerdir.
Rahmin boyun parçasının mukozası yapışkan bir sı­vı salgılamaktadır. Vagina ağzı, bu salgının meydana ge­tirdiği sümüksü bir tıkaçla kapatılmıştır. Bu tıkaç, cinsel temas ya da âdet kanaması sırasında kolaylıkla itilebilir.

İşte spermatozoidlerin rahme serbestçe girebilmesi ancak bu şekilde olur. Sperma cinsel temastan sonra va-ginadan rahme boyun kanalı aracılığıyla geçer. Bu şekil­de boyun kanalının gebelikle ilgili her çeşit olayda büyük önemi ve katkısı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bütünüyle genişleyebilen kaslardan yapılı organ, ge­belik sırasında normaldeki büyüklüğünün birçok misline erişmektedir. Gene bu sırada kas liflerinin de büyümesi, gelişmesi söz konusudur. Normal durumda rahim leğen boşluğunun ortasında bulunur. Aynı zamanda öne doğru hafifçe eğiktir. Rahim vücudun öteki bölgelerine çeşitli elastik bağlarla asılmıştır. Bu bağlar ona büyük bir hare­ket yeteneği ve serbestliği sağlar. Dolu bir barsak rahmi öne doğru itebilir. Gene dolu bir sidik torbası onu arka­ya itmektedir. Aynı şekilde organ, kendi özel ağırlığıyla, ya da üzerinde bulunan barsakların basıncıyla aşağıya doğru inebilmektedir. Bağlar her gerili olduğunda ağrı duyumu uyandırırlar. Bu gerilme arkaya doğru olduğunda rahmin bu şekildeki bir yer değiştirmesi bir böbrek ağ­rısını andırabilir. Gene bu şekildeki bir yer değiştirme bazan siyatik sinirine basınçla bir siyatik ağrısını ortaya çı­karmaktadır.
Doğumlardan ya da düşüklerden sonra karın gevşe­mektedir. İşte rahmin aşıcı bağları ya doğuştan gevşek ol­duğunda, ya da sonradan bu gibi nedenlerle salmdığında bazı kötü sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Gerçekte, sağlıklı bir kadında esnek bağlar ve apış arası kasları son derece dirençlidir ve rahim her zaman için eski yerine dönebilir. Ama, yukarıda belirttiğimiz nedenlerle bağların salınması­na apış arası kaslarının esnekliğini kaybetmesi de eklenir­se rahim sürekli olarak aşağıya itilir. İşte rahmin boyun parçasının vajinanın ağzında gözüktüğü durumlarda bir rahim fıtıklaşması ya da prolapsusundan söz edilir.
Bazı kadınlarda rahmin arkaya doğru dönük oldu­ğu görülür. Bu durum fıtıklaşmadan daha sık rastla­nan bir sapma şeklidir ve ilerideki bölümlerde ayrıntılı ola­rak incelenecektir. Rahmin arkaya dönmesi gerçek anlam­da bir hastalık değildir. Tıpkı düztabanlık gibi doğuştan olan bir anormalliktir ve aşağı yukan kadınların yirmide birinde görülmektedir. Genellikle bir sakınca doğurmaması yüzünden ne hekim ne de kadın bu durumu çok önemse­mez. Bütün vakaların ancak % 25 kadarında bazı bozuk­luklara rastlanabilir ki onları da şöyle sıralayabiliriz:
1 — Âdet görme ve âdet kanaması sırasındaki bozuk­luklar.
2 — Cinsel temasa engel olma.
3 — Bazı kadınlarda meslek çalışmalarını köstekleme.
4 — Kadının sürekli düşük yapmasına ya da çocuk yapamamasma, yani kısırlığa sebep olma, v.b.
İşte bu gibi durumlarda bir kadın hastalıkları hekimi­nin müdahalesi gerekmektedir. Genellikle zararsız ve ağ­rısız olan arkaya dönme, ancak kadınların yirmide birin­de olduğu ve onun da dörtte birinde bozukluklara sebep olduğu göz önüne alınırsa çok ender rastlandığı halde, gene de gerek kadınların, gerekse hekimlerin sıklıkla ka­bahati yükledikleri bir durumdur. Kadın hastalıklarıyla ilgili birçok durumlar ona bağlanmak istenir. Bütün bun­ların sonucunda, kadın hastalıkları hekimlerince arkaya dönme vakalarının çok sık olarak «tedavi edildiği» ve gene çok sıklıkla cerrahî yollar kullanarak «düzeltildiği» gö­rülmektedir. Arkaya dönük bir rahmi düzeltmeye yönel­miş ameliyatların belki yarısı, hatta belki de yarısından ço­ğu aslında gerekli ve kadın için yararlı değildir.
Rahmi dönük olan bir kadının çok güç gebe kalacağı, hatta hiç kalamayacağı fikri hekimler arasında bile yayıl­mıştır. Dönüklüğün döllenmeyi güçleştirdiği doğru olabi­lir ama, ileri derecede dönüklüklere rağmen birçok çocu­ğun doğabilmesi bu düşüncenin doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Bu yüzden, hiçbir zaman hekim bir kadına kesinlikle «Sakınmanız gerekmez, rahminiz dönüktür, çocuğunuz olmayacaktır» şeklinde konuşmamalıdır.

Rahmin gövde parçasının iç yüzünü döşeyen mukoza­da salgı bezi yoktur. Normalde, rahim mukozasını kaypaklaştıran grimtırak renkte ve alkali sıvı, önemsiz bir kan sızıntısının sonucudur. Ama, bazı tahrişlerin etkisi altında bu sıvı bollaşmakta ve kadının üreme yollarındaki bir ta­kım akıntılara yol açmaktadır. Buna karşılık rahmin bo­yun parçasında çok sayıda salgı bezi vardır. Bunlar nor­malde, beyazımsı, yapışkan ve alkali bir sıvı salgılar. Bu salgı burun saîgısıyla benzerlik gösterir. Gene normal bu­runda olduğu gibi, normal bir rahimde de boyun parçası­nın salgıladığı sıvı ancak çeperi ıslatacak ve rahmin vajina ağzını bir tıkaçla kapatacak kadar azdır.
Hastalık hallerinde boyun kısmındaki bezlerin salgısı belirli bir şekilde artar ve sanki bir dere gibi vaginadan dı­şarı akmaya başlar. Üreme yollarının bu akıntıları da bu­rundaki gibi bir nezle halinden başka bir şey değildir. Vajinasından bu şekilde bir parça sümüksü madde gelen genç bir kızın ürkmemesi gerekir. Örneğin cinsel uyarılma sıra­sında, âdet kanamasından önce ve kanamanın bitişinden hemen sonra ya da üşümelerden ve soğuk banyolardan son­ra görülen böyle hafif akmülar normal kabul edilmelidir.
Buna karşılık bol miktarda gelen ve uzun süre dinme­yen akıntılar da vardır. Bunlar kadın hastalıkları hekimi­nin muayenesini zorunlu kılan birtakım hastalık durumla­rını belirtir. Genellikle akıntıların nedeni çok önemli olma­makta ve tedavileri de oldukça kolaylıkla yapılabilmekte­dir. Ama, böyle bir yakınması olan kadın hekime başvur­makta ne kadar gecikirse, başlangıçta basit görünen has­talık da o derece direnç kazanır. Kadınların çoğunda bu akıntının bir kanserin sonucunda ortaya çıktığı korkusu yerleşmektedir. Hatta hekimin muayeneden sonra böyle bir durumun olmadığını kesinlikle belirtmesi bile kadını bazan rahatlatmaya yetmemektedir. Gene bazı kadınlar, ken­di kendilerine koydukları teşhisin muayeneden sonra ke­sinleşeceği korkusuyla uzun süre bir hekime başvurmak tan kaçınır.
Akıntıyla birlikte görülme oranı yüksek olan bazı du­rumlar vardır. Örneğin kansızlıklar, uzun süren kabızlık halleri, tek basma yaşama ya da aşırı spor yapma gibi du­rumlar bunlardandır. Böyle akıntıların her zaman için bir estetik sorunu ortaya çıkaracağı ortadadır. Hekim, ilk ba­kışta son derece istek uyandırıcı birçok genç kız ya da genç kadının, hayatlarını akıntılarla sürdürdüğüne şaşırmaktan kendini alamaz. Çünkü bu hastalık hali, normal bir sağlık ve estetik anlayışına sahip olan her kadm için gerçekten çekilmesi, sürdürülmesi güç bir durumdur. Ayrıca bu akın­tılar yüzünden kadının dikkati de sürekli olarak cinsel sorunlar üzerine çekilmekte ve kadın kendini «sağlam ve sağlıklı» kadınlardan daha aşağı görmektedir. Bütün bun­ların sonucunda kadm kendini, genel tutumuna, davranış­larına ve moraline zararlı olan birtakım aşağılık duygula­rına kaptırmakta ve bîr daha bunlardan kurtulâmamakta-dır. Vücudundan yayılan kötü koku yüzünden çekingen, sert ve hırçın bir kadın kimliğine bürünür. Spor çalışmala­rı sırasında, herhangi bir oyun oynarken ya da dans eder­ken hep işin ortaya çıkacağından ve başkaları. tarafından kınanacağından, onlar karşısında küçüleceğinden korkar.
Ama, asıl yıkımlar, hastalıklı organın aşk oyunların­da yer aldığı sırada açığa çıkmaktadır. Aile içinde geçim­sizliğe yol açan birçok anlaşmazlıklar olduğu bir gerçek­tir. Ama, gene çok sayıda aile trajedisi de ilk aşk saatlerin­de başlar. Erkek, günlerce, aylarca düşlerinde gördüğü, ha­yallerinde yaşattığı güzel, istek uyandıran bir kadın yeri­ne karşısında kötü kokulu bir akıntısı olan kadını bulduğunda bütün hayalleri bir anda çoğunlukla da yıkılır. Çünkü uzun süre­dir kendisini hazırladığı ilk birleşme, tanrısal zevkler ye­rine kötü kokularla başlamaktadır. İşte yalnız bu örnek kadının böyle bir durumda, bütün korku ve şüphelerini bir yana bırakarak, hemen bir kadın hastalıkları hekimine başvurmasının zorunluluğunu ortaya koymaktadır.

Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Related Posts with Thumbnails
Pasta Tarifleri

Uyarı

Bu site yayınlanan sağlık ile ilgili bilgiler , ziyaretçilerini bilgilendirmek amacıyla yayınlanmaktadır. Burada yayınlanan yazıların tamamı bilgilendirme amaçlı olup, hiçbir şekilde hekim muayenesi ve konsültasyonunun yerine konulmamalı, hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Sağlığınızla ilgili acil durumlarda, bekleme süresi sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebileceği için, zaman geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı öneririz.
Genel Kişisel Web