31 Aralık 2009 Perşembe

Maranki'den domuz gribi tavsiyeleri



Hocam hedefimiz, hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemimizi güçlendirmek. Temel olarak ne yapmamız lazım?


En temel amaç vücutta oluşan toksinleri atmaktır. Dolayısıyla kanı temizlemektir. Bir insanın kanı temizlenirse, kanın içinde mikroplarla savaşan askerler tam olursa, o askerler bedeni korur. Yani kanınız tam olursa, içindeki muhafızlar tam olursa; ne saçınız dökülür, ne gözünüz görmemezlik yapar, ne tiroidiniz olur, ne kalbiniz tekler, hiçbir organınızda bir arıza olmaz. Eğer bunlar oluyorsa da, sebebi bağışıklık sisteminin düşmesidir.

Öyleyse konuşmaya oradan başlayalım mı? Bağışıklık sisteminin düşmesinin sebepleri neler?

Birinci sebep, serbest radikallere maruz kalmamızdandır. Serbest radikaller, bağışıklık sistemine saldıran moleküllerdir. Antioksidanlar da bu serbest radikallerin etkilerini nötralize eden; kanser, kalp hastalıkları ve erken yaşlanmaya neden olabilecek zincir reaksiyonları engelleyen moleküllerdir. Serbest radikal oluşumuna, sigara, pestisitler, çözücüler, petrokimya ürünleri, ilaçlar, güneş ışınları, hatta yiyeceklerde bulunan bazı bileşikler neden olur. Artı aldığımız besinlerin organik olmaması, suni olması, geni değiştirilmiş olması, yanlış gübrelemelerin olması, zamanında yenmeyen meyve-sebzeler, bunlar kurutulurken veya konsantre hale getirilirken kullanılan emilgatörler nedeniyle de serbest radikaller oluşur ve bu yüzden bedenimizin bağışıklık sistemi düşer. İkincisi de elektromanyetik dalgalar; cep telefonu, bilgisayar, televizyon, uydu yansıtıcıları, evimizdeki çamaşır makinesi, buzdolabı, saç kurutma makinesi. Bütün bunlar da bağışıklık sistemimizin düşmesinde etkilidir. Mesela şimdi uçaktan indik, büyük bir basınç yedik, iki gün kendimize gelemeyiz. İşte, bütün bunların yaydığı manyetik alanlar da bedenimizdeki hücrelerimizi bloke ediyor. Demin saydığımız olumsuzluklar da hücrelerimizi bloke ediyor.

gazete vatan

24 Aralık 2009 Perşembe

Bebeğinizle konuşun

bebeğinizle konuşun

Bebeğiniz sizi dinler.Onunla konuşup iletişiminizi sıcak tutun.

Bebeğiniz konuşmayı duyarak öğrenir. Bebekler, konuşmadan önce kelimeleri anlamaya başlarlar. Bebeklerle konuşulursa, isimleri, nesneleri, insanların yaptığı işlerin isimlerini öğrenirler. Bu sebeple, bebeklerle vakit geçirdiğinizde, ne yapıyorsanız, kelimelerle de ifade etmeniz gerekir. “Bebeğim seni yıkıyorum, giydiriyorum, siliyorum”, gibi. Sizin onunla konuştuğunuz zamanlar, bebeğiniz için en mutlu anlardır.
Siz bebeğinizin en iyi, en candan, en sevgili öğretmenisinizdir. Bebeğiniz herzaman sizin onunla ilgilenmenizi ister. Asla bebeğinizi bir TV önünde oturtup yanlız bırakmayın. Bebeğiniz, oynamakla, ilgilenilmekle öğrenirler; yavaş da olsa.

Ne söylediğinizden daha önemli olan, belki de nasıl baktığınızdır. Ses tonunuz, kelimelerden daha ağır ifadeler taşır. Bebeğiniz de size sözcüklerle olmasa da mutlu olduğunu rahatlıkla ifade eder.

Ona şarkı söyleyin. Devamlı olarak konuşun, konuşun. Yavaş ve yumuşak seslerle konuşun. Basit kelimeleri seçmeye önem verirn. Cümlelerinize ara verin. Kelimelerinizin hakkını verin. Yarım konuşmayın. Her şeyden konuşun. Sizin kelime hazneniz, onun dağarcığınızın başlangıcıdır. Onun cevap vermesini bekleyin. O da konuşsun. Ona zaman tanıyın. Konuşurken onun yüzüne bakın. Onunla iletişim kurduğunuzu anlasın. Onu dinlediğinizi gösterin. Onun kelimelerini tekrar edin. Yaptıklarını tekrar edin. Bebeğinizle birlikte oynayın. Onun sevdiği TV programlarını berarber seyredip hislerinizi onunla paylaşın. Ancak bu anlarınızı uzatmayın. Arka plan seslerini mümkün olduğunca azaltın. Sizin seslerinize odaklansın.

Her bebeğin konuşmayı öğrenme yaşı farklıdır.

İlk doğum gününden önce

•Yüzünüze bakmaktan hoşlanır

•Hoşlandığını ifade eder

•Onu tekrarlamanızdan memnun olur.

•Tanıdık sesleri olur.

•Bazı müziklerden hoşlanır.

•Kendine göre bir lisanı olur.

•İlk doğru kelimelerini söyleyebilir.

Çoğu bebek ilk doğru kelimelerini 12-18 aylık iken söyler. 3 yaş civarında da 4 kelimeden oluşan cümle kurabilirler. Bebeğiniz 18 aylık olmasına rağmen hala anlamlı kelime söyleyemiyorsa, 2,5 yaşında olup da anlamlı cümle kuramıyor ise, ne söylediğinizi anlayanıyor ve etrafına ilgisi zayıf ise, duyma sorunu olabilir. Bu sebeple bir uzmana başvurmanız gerekebilir.

Gebelikte eğzersiz

Gebelikte eğzersiz

Gebelik kadın vücudunda fiziksel, metabolik, psikolojik ve hormonal birçok değişikliğin meydana geldiği bir dönemdir. Fiziksel yönden aktif kadınların daha kolay doğum yaptığına dair kanıtlar çok eski yıllara dayanmaktadır. Hamileliğe karar verildiğinde egzersizlere mutlaka başlamalıdır. Gebelikte gerek fiziksel gerek ruhsal sağlığın korunması için kontrollü bir egzersiz programı oldukça yararlıdır.

Gebelikte yapılan düzenli egzersizin yararları şöyle sıralanabilir;

• Fiziksel kondisyonun korunmasını sağlar• Duruş bozukluklarını önler• Dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler• Doğum için, gereken kas aktivitesini destekler• Gebelikte oluşan eklem ağrılarını azaltır• Gebelikte kilo kontrolünü sağlar• Doğum süresini kısaltır• Düşük ağırlıklı bebek doğma riskini azaltır• Gebelikte ve lohusalıkta depresyonu önlemeye yardımcıdır• Doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır.
Gebelikte oluşan değişiklikler düşünülerek planlanan egzersiz programı haftada 1, 2 ve 3 seanslık programlar halinde uzman fizyoterapist eşliğinde uygulanmaktadır. Egzersizler 6 kişilik gruplar halinde sürdürülebildiği gibi bireysel ve eşlerin katıldığı programlar halinde de planlanabilir.

İdeal olanı kişinin gebe kalmayı planladığı andan itibaren başlayıp doğum sonrasında da kişiye özel olarak en az haftada 2 seans olan bir egzersiz eğitimi programına dâhil olmasıdır.

Öncelikle tüm gebeler egzersiz eğitimine alınmadan önce detaylı bir değerlendirmeden geçerler. Bu değerlendirmede; gebelik ile ilgili detaylı sözel değerlendirmenin yanı sıra, kas iskelet sistemini ilgilendiren ayrıntılı fiziksel muayene ve testler yapılır ve tüm bunların eşliğinde kişiye özel bir egzersiz - eğitim programı belirlenir.

Egzersiz eğitim programı şunları içerir;

• Düzgün vücut duruşu sağlanması ve korunması• Uygun vücut mekaniklerinin öğretilmesi• Doğum sonrası çocuk bakımı için gerekli kol kas kuvvetinin sağlanması• Artan vücut ağırlığının taşınabilmesi için bacakların kuvvetlendirilmesi• Ödem, varis ve krampları önlemek için egzersiz eğitimi• Gebelik süresince ve sonrasında idrar kaçırmanın önlenmesi için pelvik taban kaslarının kuvvetlendirilmesi• Karın kaslarının kuvvet kaybının ve sarkmalarının önlenmesi• Kalp damar siteminin dayanıklılığın korunması için egzersiz eğitimi• Doğumda kullanılacak kasların kuvvetlendirilmesi• Gevşeme tekniklerinin öğretilmesi• Solunum tekniklerinin öğretilmesi
Bu programa gebeliğin 32. haftasına kadar devam edilir. 32. haftadan itibaren gebeyi doğuma hazırlamak, doğum hakkında bilgilendirmek ve doğumu kolaylaştırmak için doğum eğitimi programına geçilir.

Su içi gebelik egzersizleri:

HRS hastanesinde uzman fizyoterapist eşliğinde Türkiye’de ilk defa gebelere özel su içi egzersiz eğitimi verilmektedir. Su içi egzersizlerin karada yapılan egzersizlere oranla çok daha etkili olduğu ve doğumu kolaylaştırdığı, doğum süresini ve gebelikte oluşan eklem ağrılarını azalttığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Su içi egzersizler, hijyenik koşulları sağlanmış vücut ısısına uygun havuzda bireysel veya 2 kişilik gruplar halinde yapılabilir. Gebelere havuzda özel olarak planlanmış egzersiz programı uzman fizyoterapist eşliğinde yaptırılır.

Bu programın etkileri şunlardır:

• Suyun kaldırma kuvveti nedeniyle vücut ağrılığı ortadan kaldırılarak gebelikte oluşan eklem ağrılarını, krampları, ödem ve varisleri azaltır• Vücut sıcaklığına uygun su ısısı nedeniyle genel iyilik halini arttırır• Vücut sıcaklığına uygun su ısısı ve 30 dakikayı geçen egzersiz eğitimi sayesinde mutluluk hormonu salınımı artar• Fiziksel kondisyonun korunmasını sağlar• Duruş bozukluklarını önler• Dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler• Doğum için, gereken kas aktivitesini destekler• Gebelikte kilo kontrolünü sağlar• Doğum süresini kısaltır• Düşük ağırlıklı bebek doğma riskini azaltır• Gebelikte ve lohusalıkta depresyonu önlemeye yardımcıdır• Doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Çalışan anne ve bebeğinin bakımı

Çalışan anne ve bebeğinin bakımı

Geçmişten bugüne, çalışan kadının hayatın pek çok alanında zorlandığından söz edebiliriz. En çok üzerinde durulan ve tartışılan konu ise, çalışan bir annenin çocuğunun bakım sorunudur.



Günümüzde başta ekonomik sebepler olmak üzere, uzmanlaştığı veya zevk aldığı bir alanda çalışan kadınların sayısı hızla çoğalmaktadır. Çalışan bir annenin çocuğunun bakım sorunları ise sıklıkla yaşanılan annelerin ortak problemidir. Geçmiş zamanlara göre günümüzde, aileler daha çok çekirdek aile biçimini aldığından aile büyüklerinin, anneanne/babaanne gibi, çocuk üzerindeki etkinliği azalmıştır. Bu durum, çocuklar için erken yaşta kurum veya bakıcı bulma ihtiyacını doğurmuştur.

Çalışan bir anne iseniz, öncelikle bebeğinizle evde geçireceğiniz ilk zamanlarda kendinizi yabancılaşmış hissedebilirsiniz. İş hayatında her sabah düzenli olarak aynı saatte kalkmaya, evden çıkmaya, günlük yapmanız gereken işler listesinden sırayla gitmeye alışkın olduğunuzdan, bebeğinizin beklenmedik ve tahmin edilemez halleri sizi şaşırtacaktır. Tabii bu en zor haftalar bebeğiniz büyüdükçe, siz onu tanımaya başladıkça geçecektir. Bebeğiniz 2 aylık olduğunda size gülerek, kahkaha atarak karşılık verdiğinde ve sizi tanıdığını hissettirdiğinde, bu zor zamanlar yerini keyifli zamanlara bırakacaktır. Bebeğinizle ilgilenmek, o size gülümsedikçe sizin için ödül değeri taşıyacaktır.

Size bunu okurken olmayacak bir hayal gibi gelse de, bebeğiniz büyüdükçe onun ritmine ayak uydurmanız kolaylaşacaktır. Siz bebeğinizi tanıdıkça onun ihtiyaçlarını daha çabuk anlayabilecek, gereksinimlerini zamanında karşılayabilecek ve günlük rutinlerini oluşturabileceksiniz. Kısa zamanda bebeğiniz ve aileniz için neyin daha iyi olduğunu keşfedeceksiniz.

Evde Bir Bakıcı Mı? Yoksa Günlük Bakım Evi Mi?

Siz işe başlamadan önce düşünmeniz gereken en önemli konu, bebeğinizin sizin yokluğunuzda bakım sorunudur. Günümüzde değişen yaşam düzeniyle birlikte bu konuda birçok seçenek vardır ve yapmanız gereken ailenizin ihtiyaçlarına en uygun olanını seçmektir: Evde bir bakıcı ile kalması, günlük bakım evlerinde kalması veya bir yakınınızın evinde bakılması gibi. Bütün bu seçenekleri değerlendirirken, maddi olarak hangisini karşılayabileceğinizi düşünerek başlamak, sizin için daha kolay olacaktır.

Bu seçimi yapmanın en zor tarafı hangi seçeneğin sizin bebeğiniz için en iyisi olacağına karar vermektir. Bu konuda çevrenizde güvendiğiniz ve deneyimleri olan kişilerden fikir almanız ve önerilerini değerlendirmeniz işinizi kolaylaştırabilir. İlk zamanlar, bebeğinizi bir başkasıyla bırakma fikri size korkutucu gelebilir. Bu yüzden, bu konuda içinize sinmeden karar vermeyin. Eğer emzirmeye devam etmeyi düşünüyorsanız, bebeğinizin bakımını üstlenecek olan insanın size bu konuda yardımcı olacağından emin olun.

İş Hayatına Dönüş İçin Annenin Ön Hazırlığı

Bebeğinizin günlük bakımı için kararınızı verdiğinizde işe başlamadan önce mutlaka bu konuda ön hazırlığınızı yapın. İlk gün bir saatten başlayarak ve daha sonraki günler zamanı arttırarak bebeğinizi bakıcıya veya bakım evine bırakın. İdeal olan, işe başlamadan önce, bir tam gün bebeğinizi bırakabilmenizdir. Böylece kendinize bu duruma alışmak için zaman tanımış olursunuz ve durumu gözlemleme şansınız olur. Hem bebeğinizin hem de kendinizin bu yeni düzenlemeye alışmasına yardımcı olur.

Eğer emzirmeye devam ediyorsanız, işe başlamadan önceki haftalarda biraz daha fazla süt pompalayın ve depolayın. Böylece işe başladığınız ilk zamanlarda daha fazla süt pompalamanız gerekliliği fikrinden kurtulur ve çalışma hayatına daha kolay uyum sağlayabilirsiniz.Bazı şirketler, doğum izni sebebiyle, işe başladığınız ilk zamanlarda yarım-gün çalışmanızı daha sonra tam güne çıkarmanız konusunda size yardımcı olabilirler. Eğer böyle bir olanak yok ise, işe hafta ortası başlamaya çalışın. Böylece hafta sonundan önce sadece 2-3 gün işte olmuş olacaksınız.

İşe başlamadan önce uyanmanız ve evden çıkmanız ne kadar zaman alıyor tam olarak hesaplayın. Yeni anneler, işe geldikleri ilk günü "buruk bir gün" olarak tanımlarlar. Kendinizi üzgün, endişeli ve şaşkın hissedebilirsiniz ama eğer kendinizi işinize odaklayabilirseniz çok çabuk toparlanabilirsiniz. Unutmayın, iş arkadaşlarınız ve patronunuz sizin çalışma konusunda ne kadar istekli ve kararlı olduğunuzu anlamaya çalışacaklardır. Eğer işinize devam etmek istiyorsanız yapmanız gereken en önemli şey verimli olabilmektir. Hayatınızda oluşturduğunuz yeni düzen bir-iki hafta içinde kendiliğinden rayına oturacaktır.

Kendiniz ve bebeğiniz için verimli olabilmek adına, yol gösterici öneriler:

• Sizinle iletişime geçmesi için iş yerinizden bir kişiyi belirleyin. Böylece, sürekli değişik insanlarla iletişime geçme zorunluluğundan kurtulabilirsiniz.
• Çoğunlukla e-posta yoluyla iletişim kurmaya çalışın ve günlük rutininizde size uyan, kendi belirlediğiniz bir zamanda e-postanızı kontrol edin.
• Eğer telefonla iletişime geçmeniz gerekli ise, zamanını siz belirleyin. Ne zaman iş şapkanızı takacağınızı sizin belirlemeniz stresinizi azaltacaktır.

Anne olarak bilmeniz gereken en önemli şey

İşinize geri dönmeye karar verdiğinizde ise;

• İş arkadaşlarınızla mutlaka iletişime geçin ve siz gittikten sonraki değişiklikler hakkında bilgi alın. Onlarla iletişime geçerek yakında işinizin başında olacağınızın da mesajını vermiş olursunuz.
• İse başlamadan önce bir gün bebeğinizi iş yerinize götürmeniz sizin için durumu kolaylaştırabilir. İş yerinde düzeni bozmamak için uygun bir zamanı seçin; böylece, iş arkadaşlarınız da bebeğinizle ilgilenme fırsatı bulabilecektir.
• Eğer bebeğinizi emzirmeye devam etmeyi planlıyorsanız, bu konuyu patronunuz veya iş arkadaşlarınızla önceden paylaşın ve bu konuda gerek duyacağınız düzenlemeleri işe başlamadan önce yapmış olun.

Anne Olarak Bilmeniz Gereken En Önemli Şey:

Bebeğinizin ilk aylardan itibaren sizin ruh halinizden etkilendiğidir. Endişeli bir annenin bebeği bu endişeyi kendi duygusu gibi yaşar ve kendini iyi hissetmez. İlk aylar için anne-çocuk ilişkisini anlatan formül: "iyi anne=iyi bebek; kötü anne=kötü bebek"tir.

Kaliteli Zaman Faktörü

Çalışan anneler, tedirginlik ve suçluluk duyguları ile dolu olduğu zaman çocuklar için annelerinin çalışması problem yaratabilir. Araştırmalar, bebeğin daha birkaç aylıkken annesinin gidip geri döneceğini öğrendiğini ve ona güven duyabildiğini söylüyor. Yani anne olarak sizin belli bir çalışma düzeniniz varsa, bu düzen içinde teknik ve duygusal rahatlığınız sağlanırsa, çocuğunuzun gün içinde bakımı sadece ve sürekli olarak aynı kişi tarafından gerçekleşirse, annenin çalışmasının çocuğun sağlıklı yetişmesine çok olumlu katkılarından söz edilebilir.

Evde olan, ama zaten evde olmasının çocuk için yeterli olduğunu düşünen ve onunla "kaliteli zaman" dediğimiz yoğun ilişki kurabildiği en küçük bir faaliyet yapmayan pek çok ev kadını anne olduğunu da unutmayalım. Çalışan anneler kendilerini iyi hissettikleri sürece çocuklarının da iyi olacağını unutmamalılar. Annelerin, çalışmanın çocuğa ihanet olmadığını, ilişkiyi daha kaliteli yapabileceğini bilmeleri gerekir.

Çocuklarda uyku bozukluklarının nedenleri ve çözümleri

Çocuklarda uyku bozuluklarının nedenleri ve çözümleri

6. aydan itibaren bebeklerde ve daha büyük çocuklarda uyku sorunlarından söz edilebilir.


Olası sorun yaratan uyku alışkanlıkları; gece uykuya dalarken zorluklar, sabah çok erken ya da çok geç kalkmak, akşam çok erken veya çok geç yatmak, gece çok sık uyanmak ve tekrar uykuya geçmede zorluklar veya gün içinde uykulu olmak olarak sıralanabilir.

Bir çocuğun nasıl uyuduğu sadece onun davranışlarını değil, ebeveynin de ona karşı olan davranışlarını etkileyecektir. Eğer çocuk iyi uyumuyorsa ebeveynin hayatına da huzursuzluk getiriyor olabilir. Ebeveyn her gece ağlamayla uyanıyor, sürekli kalkıyor ve kendi uykusunu da yeteri kadar alamıyorsa, büyük ihtimalle kendini çaresiz, hayal kırıklığına uğramış, üzgün ve kızgın hisseder. Çocuğun uyku bozukluğu arttıkça ebeveynin bitkinliği ve kızgınlığı artacak, günlük aktiviteleri de bundan etkilenecektir. Bu nedenle çocuğun problemi tam olarak belirlenmeli ve çözmeye başlanmalıdır.

Bir Çocuk Kötü Uyuyan Olabilir Mi?

Çocuklar uyku becerilerinde farklılık gösterirler. Bazı çocuklar doğuştan çok iyi uyuyabilirken, bazı çocuklarsa uyku düzenlerinin bozulmasına doğuştan duyarlıdırlar. Yatma zamanının değişmesi, hastalık, hastaneye yatmak veya evdeki bir misafir uyku düzenlerinin bozulmasına sebep olabilir. Bu çocuklar her zaman uykusuz olarak adlandırılmalarına rağmen; rutinlerinde, programlarında, çevrelerinde veya aileyle ilişkilerinde uygun değişiklikler yapıldığında onların da iyi uyudukları gözlemlenmiştir. Böyle çocuklar hala bazı geceler az uyusa da, yeni rutinler düzenli olarak takip edildiğinde normal uyku düzenine kısa sürede dönerler.

Büyük bir tıbbi veya nörolojik rahatsızlığı olmayan bütün çocuklar iyi uyuma yeteneğine sahiptirler. Uygun bir saatte yatağa giderler, birkaç dakika içinde uykuya dalarlar ve sabah uygun bir saate kadar da uyurlar. Çocuğun gece kısa uyanmaları normaldir ve bu uyanıklık birkaç dakika sürer ve çocuk çok kısa bir sürede kendi kendine uykuya dalar.

Çocukluktaki uyku problemlerini anlamak ve çözmek için biyolojik döngülerine dikkat etmek gerekir. Yani çocuğun beslenme, oyun, bakım gibi faaliyetlerinin çocuğun bireysel özelliklerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekir.

Bebeğin uyanık olduğu, aktivitede bulunduğu, beslendiği ve uyuduğu zamanlar gözlemlenerek, ihtiyaçları sezilebilir ve ne zaman onunla oynanacağı, besleneceği veya yatırılacağı bilinebilir. Çocuğun programını oluşturmaya başladığı fark edildiğinde, onu gün içinde mantıklı ve tutarlı saatlerde yemeğe ve uyumaya özendirmek önemlidir. Bu onun gelişen 24 saat ritmini daha istikrarlı hale getirmesine yardımcı olacaktır. Olabildiğince mantıklı bir düzen sağlanırsa, çocuğun iyi ritimler geliştirip sürdürmeye devam etmesi daha olası hale gelir.

Bebeklikten sonra, çocukluk boyunca ve ergenlikte çocuğun tutarlı bir program sürdürmesine yardımcı olmak çok önemlidir. Yani 2 veya 3 yaşındaki bir çocuğun ne zaman yatacağına karar vermesine izin verilmemelidir.
Sonuç olarak bebeğin ilk aylardan sonra mantıklı bir günlük program oluşturmasına ve çocukluğu boyunca bu programı sürdürmesine yardım etmek için elden geldiği kadar çabalamak gerekir. Çocuğun kendi kendine bir program tutturmasını bekleyemeyiz; onun için uygun olan ayarlanmalı ve sonra onun olması sağlanmalıdır.

Çocuğun Yatma Vakti Rutinlerinin Önemi

Uykudan önce anne-baba ile kısa teması da içeren 20-30 dakikalık uyku öncesi rutinler çocuğun daha iyi uyku düzeni geliştirmesi ve büyüdükçe ortaya çıkan problemlerin önüne geçebilmesi açısından daha avantajlıdır. Yatma vakti rutinleriyle anlatılmak istenen çocuğun yatağa girmeye hazırlanırken ve uykuya dalarken yaptığı aktivitelerdir.

Çocuk büyüdükçe yatma vakti rutinleri önemini korumaya devam eder. Eğer yatma vakti çocuk için güzel bir zaman dilimiyse, zorluk çıkartmak yerine bu anın gelmesini dört gözle bekleyecektir. Yatma vakti rutinleri tabi ki aileden aileye değişir ama ebeveyn aile için en uygun rutini seçmeli ve her gece çocukla vakit geçirmeye özen göstermelidir. Çocuk büyüdüğünde bile yatmadan önce ebeveyniyle vakit geçirmekten hoşlanacaktır, çünkü yakın, sıcak ve kişisel zaman ihtiyacı vardır. Örneğin, yan yana oturulsa bile televizyon izlemek kişisel bir ilişki içermediği için bunu karşılamaz. Onun yerine bu zaman; okulda yaşananlar, hafta sonu veya tatil planları ya da hobilerden konuşarak değerlendirilebilir.
Birçok ebeveyn gece uyanmalarını ve yatarken çıkabilecek tartışmaları önlemek için çocuklarını kendi yataklarına alırlar. Bazı ebeveynler bunu çocuklarının iyiliği için yaparlar. Bazıları da çocuklarının yanlarında yatmalarını tercih ederler. Çocuk hasta veya üzgün olduğunda onu yanına almak mantıklıysa bile, genel olarak iyi bir fikir değildir. Çocuğun yalnız başına uyuması ebeveyninden kaygı göstermeden ayrılabilmesi, psikolojik gelişimi ve bağımsızlaşması için önemlidir. Ayrıca ebeveyninin yatağında uyumak çocuğu rahat ve emniyette hissettirmek yerine gergin ve kafası karışık hissettirebilir. Eğer çocuğun anne ile baba arasına girmesine izin verilirse, onları ayıracak kadar güçlü olduğunu düşünecek ve bunun için üzülecektir. Bir çocuk kontrolün ebeveynde olduğunu ve isteklerini yerine getirilirken onun için en iyisinin yapılacağından emin olmak ister. Ancak bu gösterilmezse, korkabilir.
Çocuğunuzun uykuya dalmakla neyi ilişkilendirdiğine dikkat edin!

Bir çocuk, geceleri yalnız başına yatamıyor olabilir. Bu durumda, ailesinin yardımına ihtiyacı vardır. Ailesi onu tutup sallayabilir, sırtını ovabilir veya uykuya dalana kadar onunla konuşabilir. Böyle yapılsa bile problem bitmez. Gece boyunca birkaç kez ağlayarak ve ebeveynini çağırarak uyanabilir. Bütün olasılıklarda yorgun, korkulu ve kızgın olunabilir çünkü ebeveynin kendi uykusu bozuluyordur.

Birçok ebeveynin bilmesi gereken şey, onların anormal olarak bulduğu gece uyanmalarının oldukça normal olduğudur. Anormal olan odasına girerek tekrar uyumasına yardım etmektir. Bütün çocuklar belirli şartlar ile uykuya dalmak arasında çağrışım kurar. Çoğu çocuk için bu, belli bir odada olmak, belli bir yatak ya da karyolada yatmak ve favori oyuncağını ya da özel battaniyesini yanına almak anlamına gelir. Çocuklar geceleyin normal olarak uyandıklarında bu şartlar hala yerindeyse hemen uykuya dalabilirler.

Çocuklar doğru şartlar var olmadıkça uyuyamaz ve uykuya tekrar dalamazlar. Gece boyunca çocukların normal gece uyanmaları vardır, ancak bu uyarılmalar kısa olacağına uzundur çünkü bu çocuklar uykuya nasıl döneceklerini öğrenmemişlerdir. Uykuya dalmakla ilişkilendirdikleri şartlar, okşanmak, sırtının sıvazlanması gibi şartlardır ve bu şartlar uzun zaman hazırda bulunmazlar. Olaylar çocuk uykuya daldığından daha farklıdır, bir şey yanlıştır. Uykuya geri gideceğine, çocuk tam olarak uyanır ve ağlamaya başlar. Bu sebeple problem anormal uyanmalar değil, tekrar uykuya dalma konusunda çekilen zorluktur. Ve bu zorluk çocuğun uykuya dalmakla ilgili geliştirdiği ilişkiyle büyür.

Eğer bir çocuk gece, biberonla ya da göğüsten, çok sıvı alan bir çocuksa uyku ile kurulan bağlantıların dışında pek çok sebepten dolayı uykusu bölünebilir. Bunun yanında bir anda beslenmeyi kesmek hem o, hem ebeveyn açısından zor olabilir. Bu yüzden beslenmenin miktarını ve sıklığını yavaş yavaş azaltmak daha iyi bir fikir olacaktır. Eğer çocuk sadece uykuya dalarken emzik kullanıyorsa, emziksiz uyumayı öğrendiğinde emziği tamamen bırakacaktır. Ama eğer bütün gün ağzında ise, sadece geceleri emziği kaldırmak çok zor olacaktır. Bu durumda, ilk olarak yapılması gereken çocuğun gün içinde emzik kullanmasını yavaş yavaş azaltmaktır.

Küçük çocuklar gece uyandıkları şartlar içinde yani yalnız uyumayı öğrenmelidirler.
Eğer çocuk uyurken yanında ebeveynini görmeye alışıksa ve artık beşikte ya da sallandığı pozisyonda değilse ağlayarak uyanır. Çocuk anlayabilecek yaşa geldiğinde artık onunla beraber uyunmayacağını açıklamak gerekir. Fakat uykuya dalmadan onu hoş tutacak alışkanlıklar da oluşturulması önemlidir. Ebeveyn hikaye okumayı bitirdiğinde ya da oyun bittiğinde onu yatağa yatırmalı ve kapıyı aralık bırakmalıdır. Bazı çocuklar çağırmaya devam edecek ya da ağlayacaklar, bazıları ise yataktan çıkacaklardır. Eğer çocuk ebeveynini çağırmaya devam ediyorsa, ona cevap verene kadar geçen süreyi gittikçe arttırmak yeterlidir. Odaya geri dönülebilir ama yanına yatılmayacak ve o uykuya daldığında odada olunmadığından emin olunacaktır.

Problem Nasıl Çözülür?

1) Çocuk gece iyi uyuması için karyolasında ya da yatağında tek başına uyumayı ve gece uyandığında tek başına yeniden kurabileceği şartlar altında uykuya dalması gerektiğini öğrenmelidir. Kaldırılmamalı, sallanmamalı ya da emzirilmemeli ve radyo, televizyon, biberon veya emzikle sakinleştirilmemeleri gerekir.

2) Çocuk yeni düzene adapte olana kadar anlayışlı, sabırlı ve tutarlı olmak gerekecektir. Biraz ağlama duymadan bu problemi tedavi etmenin yolu yoktur ancak bu oran minimumda tutulabilir. Çocuğunuzun ağlamalarına katlanabileceğiniz minimum süre ile (12-13 dakika olabilir) odada yalnız bırakmaya başlayın.

3) 15-20 saniye yanına gidip sakin ses tonuyla yalnız olmadığını ona söyleyin.

4) En başlarda çocuk uykuya dalmanın yeni yolunu öğrenirken biraz mutsuz olacaktır fakat kendini terk edilmiş de hissetmemelidir. Eğer belirli aralıklarla yanına gidilirse kendini daha az terk edilmiş hissedecek ve durmadan ağlamalar olmayacaktır.

5) Diğer bir önemli nokta ise, beslenme ve uyku arasındaki bağlantıyı kırmak için çocuğu emzirmeyi bırakmaya gerek olmadığıdır. Böyle bir durumda sadece ikisini birbirinden ayrıştırmak yeterli olacaktır. Çocuk gece emzirilmek yerine akşamüstü veya öğlen uykusu öncesi gün içinde emzirilebilir.

İlk birkaç gece kolay olmayacaktır ve çocuklar ne kadar savaştıklarına göre değişiklik gösterirler...

22 Aralık 2009 Salı

Ömer Osman Korkmaz'' Sigarayı Bıraktırmak için ''

Nur Ertürk'ünsunduğu kanal 7 ekranlarındaki programına konuk olan Lokmanhekim Ömer Osman Korkmaz en son programa katıldığında sigarayı bırakmanın formülünü verdi..
Sigarayı Bırakma Formülü:Tencereye 1 litre suyun içersine 3-4 dal karakekiği koyup (balıkesirde yetişen kekikmiş)20 dakika kaynatın,kaynayan suyu bir kavanoza koyun,sigara içmeden önce 1 çay bardağı için ve sigarayı için,kekeik suyunun ardından sigaranın tamamını içemeyerceksiniz tiksineceksiniz....
Not:Kekik suyunun tansiyon yüseltici özelliği vardır,bu yüzden dikatli tüketilmesi gerekmektedir.Tansiyonu yüksek olanlar önce tansiyon ilaçlarını içtikden ve 1tane sarımsak yuttuktan sonra kekik suyunu çok olmamak kaydıyla içebilirler.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Bebek ve uyku

Bebek ve uyku

UYUMAYI 7 GÜNDE ÖĞRETİN

Bazı bebekler vardır ; doğumdan hemen sonra hayatlarının başlayacağı eve geldiklerinde ya tüm ev halkına hükmeder, istediğini yaptırır, ya da söz dinleyen bir bebek olur .( TABİİ BU NADİREN GÖRÜLÜR).Bazı bebekler vardır ki annelerini geceler boyunca uyutmaz, gündüzleri uyur, geceleri oyun oynamak ister. Zavallı anne uykusuzluk çeker, yorgun düşer.

Bebeğiniz doğduğu andan itibaren onun için her şeyin en iyisini istiyorsunuz. Belki de bu yüzden ilk günlerde geçirdiğiniz uykusuz geceler sizin için hiç önemli değil. Ama bu bu tempoya ne kadar dayanacaksınız! Haftalar hatta aylar boyu gecenin bir yarısında tatlı uykunuzdan uyanmak hiç hoş olmasa gerek Geceleri arada bir eşinizden yardım isteyecek oluyorsunuz ama o yorganı başına çekip daha derin bir uykuya dalıyor. Bir gün olsun yataktan dinlenmiş ve kendinizi iyi hissederek kalkmanın nasıl bir his olduğunu unuttunuz artık!

Siz bebeğinize düzenli bir uyku alışkanlığı kazandırmak istiyorsanız en başta karar vermelisiniz. Sabırlı olacak , bu yaptıklarınızın sonucunda bebeğinize uyku alışkanlığı kazandıracağınızı aklınıza getireceksiniz. Bebekler onlara izin verildiği takdirde 3-4 ay arasında kendiliğinden uyuma alışkanlığı kazanıyor. Tabii bu söylenen, siz onu yıllarca sürecek yanlış bir uyku düzenine alıştırmazsanız geçerli. Hele ki bebeğiniz 6 aylıksa ve siz hala gece kuşu olmayı sürdürüyorsanız burada bahsedeceğimiz programı hemen uygulamaya başlayın. Çünkü 7 günde düzenli uykuyu garanti ediyoruz. Bizden söylemesi...

1. GÜN
Yeni Bir Düzen Kurun
Uzun saatler süren öğle uykusu nedeniyle birçok bebeğin günü ve gecesi birbirine karışıyor. Böylece bebek uykuda olması gereken bir saatte oyun oynamayı tercih ediyor. Şimdi bu durumu düzeltmenin zamanı geldi! Son araştırmalar bebeklerin gece ile gündüzü ayırt edebildiğini ortaya koyuyor. Bunun için ona gerekli ipuçlarını vermeniz yeterli.
Yarından başlayarak onu sabah erkenden kaldırın ve her gün aynı saatte uyandırmaya özen gösterin. Yatağını pencerenin yakınına koyun ve perdeleri aralık bırakın. Gün ışığı onun uyanmasına yardımcı olacaktır. Öğle uykusuna yatırdığınız zaman bile hava kararmadan önce onu uyandırın. Böylece gün ışığında uyanması gerektiğini, gece ise uyuması gerektiğini anlayacaktır. Bebeğinizi akşamları da aynı saatte yatağına yatırın. Gerekirse loş ışıkta ona kitap okuyun veya şarkı söyleyin.

2. GÜN
Uygulamaya Devam
Dün başladığınız rutin programa devam edin. Hemen pes etmeyin. Geceleri karnı acıktığı için ağlamaya devam edebileceğini unutmayın. Onu emzirmek ya da beslemek zorunda kalıdığınızda bunu hafif karanlık bir ortamda yapın. Özellikle geceleri bebeğinizi nelerin rahatlattığını iyi gözlemleyin. Ilık banyonun bir çocuk için sakinleştirici, bir başkası içinse tam tersi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Gece yatırdığınızda müzik dlinletmek gibi rutin alışkanlıklar kazandırın.

3. GÜN
Ağlama Başlıyor
Ağlamak çocukların en büyük silahı! Anne ve babaların da dayanamadığı bir durum. Ancak, sabırlı olun ve kendi kendinize şunu mırıldanın: "Sonuç uyku olacak!" Onu uyutmaya çalışırken ağlaması karşısında endişelenmeyin. Bırakın koyduğunuz uyku kurallarına alışsın. Program değişiklikleri 6 aylıktan küçük çocukları çok daha fazla üzüyor. Bebeğiniz en fazla 15-20 dakika ağlar ama kötü uyku alışkanlığı yıllarca sürebiliyor. Unutmayın ki bu çocuğunuzla sizin aranızdaki bir savaş. Onunla ilgilenmeyin ama kendi merakınızı gidermek için 5-10 dakikada bir kapı aralığından onu kontrol edin. Susması için ışıkları açmayın, yataktan çıkarmayın ya da biberon vermeyin, aksi takdirde ertesi gece de dakikalarca ağlayacağından emin olun.

4. GÜN
Ağlama Savaşı Sürüyor
Geçen gece oldukça uzun sürdü değil mi? Bu gece biraz daha rahat geçecek. Ama bilin ki o yine de ağlamaya devam edecek. Ancak, bu kez daha kısa sürecek, bize inanın. Bunun için kurallarınızın kesin olduğunu ona ispatlamanız gerekiyor. Sabırlı davranmaya devam edin. Ona karşı yumuşak olduğunuz hissini uyandırmayın. Yoksa geçen geceye göre 2 kat daha fazla ağlayacaktır. Sakın ona bu kozu vermeyin.

5. GÜN
Bebeğiniz Sakinleşiyor
Bebeklerin çoğu 3-5 gün içersinde bu programa alışıyor. Dolayısıyla, bu gece belki de şanslı geceniz! 5 dakikada bir onu kontrol etmeyin, en az 15 dakika aralıklarla odasına uğrayın. Bazı bebekler odaya sık sık girilmesinden rahatsız oluyor. Bu nedenle kapı aralığından onu izleyin. Hem unutmayın ki bu gece daha az ağlıyor.
Uyku problemlerinin arasında sıkça rastlananların başında gece emzirmesi ve alt değiştirme geliyor. Tabii ki size bunları yapmayın demiyoruz ama mümkün olduğunca kısa ve sessiz olmasına özen gösterin. Altını değiştirirken bile kesinlikle ışıkları açmayın. Gereginden çok emzirmeyin. Böylece hem onu rahatsız etmemiş olursunuz, hem de yeniden altını değiştirmek, zorunda kalmazsınız!

6. GÜN
Bebeğiniz Uyuyor!
Mucize gibi geliyor değil mi? Sakın, bu mutluluğu günlerdir uyguladığınız kuralları rafa kaldırarak bozmayın. Uyumasını garip karşılayarak onu sık sık kontrol etmeyin, Gevşeyin!
Onu sıcak tutan bir pijama giydirin.Böylece üstünü açmasını kendinize dert etmeyin. Bebek monitörünün sesini kısın ve sadece çok ihtiyacı olduğunda onu duyun. Başarınızı gölgeleyecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterin.

7. GÜN
Uyku Sırası Sizde!
Kendinize bir iyilik yapın ve bu gece derin bir uyku çekin. Son 6 gündür belki çok uykusuz kaldınız ama buna değdi değil mi? Çocuğunuza muhteşem bir armağan verdiniz: Düzenli uyku alışkanlığı. Hiç şüphe yok ki, bu program hastalık, tatildeki otel odası gibi etkenler nedeniyle zaman zaman aksaklığa uğrayacaktır. Oysa unutmayın ki, hiç uyku problemi yaşamamış bebekler bile bu durumlarda sorun çıkarıyor. Uyku problemi yeniden baş gösterecek olursa planı en baştan yeniden uygulayın, ikinci sefer ilkinden çok daha kolay olacaktır.

Beslenmede yumurtanın önemi

Beslenmenin yumurtada önemi

Anne sütü ve yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteine sahiptir. Yumurtada insan vücudunda sentezlenemeyen ve besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan “elzem amino asitler” yeterli ve dengeli miktarlarda bulunmaktadır.
Gelişim için gerekli protein, vitamin, mineral ve yağa sahip olan yumurta, çocuk ve yetişkin beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle bebeklere dahi 4-5 aylıkken verilmeye başlanır.

Ailesinde kalp ve damar hastalığı olan bebekler dışında 5 aylık bir bebek, gün aşırı bir yumurta sarısı yiyebilir. Ancak risk grubunda olan bebeklere kolesterol nedeniyle yumurta, 3-4 günde bir verilmelidir.

Bebeğin beslenme zincirine ilk kez katılan yumurta,ilk önce katı olarak pişirilmeli ve bir yumurta sarısının dörtte birinden başlanmalıdır. İki günde bir arttırılarak, 8-10 gün sonra tam bir yumurta sarısı yedirilmeye başlanmalıdır.

A vitamini ve bazı B vitaminleri bakımından zengin bir yiyecek olan yumurtada demir, fosfor, magnezyum, kükürt ve sodyum gibi mineraller bulunur. Yumurtanın sarısı, akına oranla daha fazla yağ, protein ve demir içerir.

Bu nedenle beslenme problemi olanlara, kansızlık sorunu yaşayanlara yumurta sarısı yemeleri önerilmelidir. Yumurta ne kadar taze olursa, o kadar da besleyici olur. Düşük sıcaklıkta bekletilen yumurtalarda A, uzun süre bekletilen yumurtalarda ise B12 vitamininde bir azalma görülür. Bu nedenle özellikle çocuklara yedirilecek yumurtanın günlük olmasında fayda vardır.

4 Aralık 2009 Cuma

Domuz Gribinin Belirtileri

Domuz Gribi her geçen gün can almaya devam ediyor.Domuz gribi olduğumuzu nasıl anlarız belirtileri nelerdir .
Domuz gribinin belirtileri
-Ateş
-Bulantı
-Burun akıntışı
-Boğaz ağrısı
-Halsizlik
-Baş ağrısı

İbrahim Saraçoğlu'' MS hastalığı''

İbrahim Sarçoğlu Ms Hastası olanlar için şifalı olduğunu söylediği Anadulu buğdayından hazırladığı kürünü açıkladı.Kür 20 Sürmektedir
MS hastalı için Anadolu Buğdayı kürü:
Yarım litre kaynamış suyun içerisine, 1 avuç dolusu, Anadolu Buğdayını atıp, 6-7 dakika haşlayın. Ilınmaya bırakın. Ilındıktan sonra, yarısını sabah, diğer yarısını da, öğlen aç karnına yiyin. Haşlamış olduğunuz buğdayı 4 saatten fazla bekletmeyin. Çünkü 4 saatten sonra buğday mayalanır ve zarar verebilir.

Popüler Yayınlar

Related Posts with Thumbnails
Pasta Tarifleri

Uyarı

Bu site yayınlanan sağlık ile ilgili bilgiler , ziyaretçilerini bilgilendirmek amacıyla yayınlanmaktadır. Burada yayınlanan yazıların tamamı bilgilendirme amaçlı olup, hiçbir şekilde hekim muayenesi ve konsültasyonunun yerine konulmamalı, hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Sağlığınızla ilgili acil durumlarda, bekleme süresi sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebileceği için, zaman geçirmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmanızı öneririz.
Genel Kişisel Web